8.5 aylık hükümetler ve Başkanlık Sistemi

Abone Ol

Bir ülkenin gelişmişlik seviyesinin iki temel göstergesi vardır. Uzun vadede bu iki temel gösterge, milletlerin kaderinde muazzam oranda söz sahibidir. Bu iki önemli “şey” ise… “Eğitim düzeyi” ve “kurumsal altyapıdır.” Ve bu iki alanda istenen düzeyde ilerleme sağlayabilmek için de bilgi, feraset, basiret ile çok iyi düşünülmüş uzun vadeli ve kapsamlı plan/program yapabilme ve strateji geliştirebilme becerisi gereklidir. Bütün bunlar olduktan sonra ise geriye belki de en önemli şey kalır: Bu planları ve stratejileri uygulama iradesi ve gücü…

Siyaset kurumundan beklentimiz işte hepimizin iyiliğine olacak bu uzun vadeli plan ve stratejileri uygulayabilmek için gerekli iradeye ve güce sahip olabilmesidir. Uzun vadeli bakamayacak kadar dermansız bir siyaset kurumunun, ne kendisine ne de millete faydası vardır. Zaten siyaset kurumunun zayıf olması da milletvekillerinin halkın temsilcileri olma özelliğini ortadan kaldırır ve devletin meşruiyetine önemli oranda gölge düşürür. Bu açıdan güçlü ve sağlam bir siyasi irade; hem devletin meşruiyetinin sağlanabilmesi için hem de devletin bekası için olmazsa olmazdır.

Türkiye’de demokrasiye 1950’de geçildi. Fakat bu demokrasi de çok büyük oranda askeri vesayetin gölgesi altında kaldı. Yaklaşık her 10 yılda bir sisteme yapılan balans ayarlarıyla “demokrasi” hizada tutuldu ve siyaset kurumunun, millet iradesini arkasına alarak güçlenmesi engellendi. “Dış desteğin”, “bağımsız” medyanın ve beyaz Türklerden müteşekkil olan “uluslararası” bağlantılara sahip iş dünyasının desteği olmadan demokrasiye yapılan bu darbelerin başarılı olmasına imkân yoktu. Bu açıdan, diğer ikisinin sözcülüğünü yapan merkez medya bütün bu süreçlerde tetikçi ve çığırtkan olarak kullanıldı. Sonuçta siyaset kurumu olabildiğince zayıfladı. Ve milletin ülke üzerindeki etkisi de olabildiğince zayıflamış oldu.

Önceki gün Yeni Şafak’tan Abdulkadir Selvi yazdı. 1970’li yıllarda 14 hükümet kuruldu ve bunların ortalama ömrü ise sadece 8.5 ay oldu. 1990’lı yıllarda kurulan 11 hükümetin ortalama ömrü ise sadece 10 ay 9 gün… Türkiye’de bugüne kadar 62 hükümet kuruldu. 92 yıllık Türkiye tarihinde kurulan hükümetlerin ortalama ömrü sadece 1 yıl 4 ay 8 gün oldu. Ve bu ortalamaya 27 yıllık tek parti, 8 yıllık ANAP ve 13 yıllık AK Parti iktidarları da dâhil.

Hükümetlerin ömrünün 1 yıl bile olmadığı bir ortamda bırakın uzun vadeli plan ve stratejileri hayata geçirmeyi, bunları aklınıza bile getiremezsiniz. 1960’lı yıllarda bizden çok daha fakir olan Güney Kore’nin bugün bizim 3 katımız kadar zengin olmasının arka planında siyaset kurumunun güçlü olması ve bu ortamda uzun vadeli plan ve programların düşünülebilmesi ve gerçekleştirilebilmesi yatar.

Türkiye’de siyaset kurumu, AK Parti ile birlikte güçlenmeye başladı ve halkın iradesiyle uzun vadeli çıkarları gerçekten de siyaseti şekillendirmeye başladı. Fakat dönüşüm hiç de kolay olmadı. AK Parti çok sayıda askeri ve sivil darbe teşebbüsünü halkın da büyük desteğiyle atlattı. Böylece siyaset kurumu giderek güçlendi, milletin iradesi daha da çok siyaseti etkilemeye başladı. Ama asla yeterince değil…

13 yıllık AK Parti iktidarı döneminde mevcut Anayasa’nın ve parlamenter sistemin ne kadar istikrar bozucu olabileceğini ve sistemi tıkayabileceğini gördük. 367 ucubesini hatırlayın. Ayrıca parlamenter sistem Türkiye’de çok önemli bir eksiklikle malul. Toplumun sadece belli bir fraksiyonuna hitap eden ve ancak bu fraksiyondan oy alabilen bir parti, ülkemizin yapısal sorunlarına nasıl bir çözüm üretebilir? CHP’nin, MHP ya da HDP’nin ülkemizin yapısal problemleriyle ilgili bir planlarının, programlarının olduğunu gördünüz mü?

Bu açıdan, Başkanlık Sistemi Türkiye için, geleceğimiz için mevcut parlamenter sisteme iyi bir alternatif olabilir. Sağlıklı işleyen bir Başkanlık Sistemi ile hem siyasi istikrar sağlanır hem de toplumun sadece belli bir fraksiyonuna hitap edebilen partiler, tüm Türkiye’ye hitap etmek zorunda kalır. Sonuç olarak da ülkemizin yapısal sorunlarına çok daha iyi odaklanıp bunlara yönelik uzun vadeli plan ve programları çok daha rahat bir şekilde hayata geçirebiliriz. Sonuçta da “tüm Türkiye” bundan karlı çıkar. Vesselam…