LEYLA İLHAN-ÖZEL HABER
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık, 6 Şubat Depremlerinin hem ulusal medya hem de uluslararası medyadaki yankılarını değerlendirdi.
SOSYAL MEDYADA MANİPÜLATİF İÇERİKLER YER ALDI
Sosyal medyanın depremin ardından en hızlı yayılan ve en etkili iletişim aracı haline geldiğini ve depremzedelerin, sosyal medyayı yaşadıkları deneyimleri paylaşmak, yardım çağrıları yapmak ve birbirlerine destek olmak için kullandığını vurgulayan Kırık, ”Geleneksel medya da depreme büyük yer ayırarak, depremin boyutlarını ve etkilerini geniş kitlelere duyurdu. Sosyal medyada manipülatif içerikler de yer buldu. Dezenformasyonun ne derecede olumsuz bir rol üstlendiği de ortaya çıkmış oldu. Fakat olumlu boyutlarını da göz ardı etmemek gerekmektedir. Hızı sayesinde kullanıcıların gelişmelerden haberdar olması sağlandı” ifadelerini kullandı
Depremin ardından sosyal medyada birçok dezenformasyon içeriğinin paylaşıldığını ve bu içeriklerin, depremzedelere yardım etmek isteyenleri yanıltarak, yardımların doğru yerlere ulaşmasını engellediğini belirten Kırık sözlerini şu şekilde sürdürdü.
“Örneğin, depremde ölenlerin sayısının çok daha fazla olduğu veya depremzedelere yeterli yardım yapılmadığı gibi yanlış bilgiler paylaşıldı. Bu tür bilgiler, depremzedeler arasında paniğe ve güvensizliğe neden oldu.”
DEZENFORMASYONLA MÜCADELE EDİLDİ
Depremin ardından sosyal medyada dezenformasyonla mücadele etmek için çeşitli girişimlerde bulunulduğunu aktaran Kırık, “Örneğin, sosyal medya platformları, dezenformasyon içeriklerini tespit etmek ve kaldırmak için yeni önlemler aldı. Ayrıca, yetkili kurumlar da depremzedelere yardım etmek için doğru bilgileri düzenli olarak paylaştı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de bu süreçte doğru bilgiyi aktarmak ve yalan haberle mücadele etme adına çok ciddi çalışmalar yürüttü” şeklinde konuştu.
Depremden sonra yapılan haberlerde kullanılan fotoğrafların, insanların depremin boyutlarını ve etkilerini daha iyi anlamasına yardımcı olduğunu söyleyen Kırık, “Ancak, bu fotoğraflar bazı insanlarda travma ve stres gibi psikolojik sorunlara yol açtı. Özellikle, yıkıntılar arasından kurtarılan ölü veya yaralı kişilerin fotoğrafları, izleyiciler üzerinde derin bir etki oluşturdu” ifadelerini kullandı.
Kırık ayrıca, “Depremden sonra deprem haberlerine daha fazla yer verilmesi, toplumun depreme karşı farkındalığını artırabilir . Bu haberlerin, toplumun korku ve paniğe kapılmasına neden olmaması gerekir. Özellikle, deprem haberlerinde, depremin bilimsel yönleri ve alınacak önlemlere daha fazla yer verilmesi, insanların depreme karşı daha hazırlıklı olmasını sağlayabilir” dedi.
MEDYA KORKUYA SÜRÜKLEMEMELİ
Medyanın, depreme yönelik haberleri yaparken, toplumu panik ve korkuya sürüklemekten kaçınması gerektiğini vurgulayan Kırık, “Bu haberler, objektif ve doğru bir şekilde yapılmalı, depremin gerçek boyutları ve etkileri yansıtılmalıdır. Ayrıca, deprem haberlerinde, depremzedelere yardım etmek için neler yapılabileceği de vurgulanmalıdır” diye konuştu.
ULUSLARARASI MEDYA DEPREME KAYITSIZ KALMADI
Uluslararası medyanın Türkiye'deki depreme kayıtsız kalmadığını belirten Kırık, “Depremin boyutları ve etkileri, uluslararası haber ajansları ve televizyon kanalları tarafından geniş bir şekilde ele alındı. Uluslararası medyada, depremin insan hikâyelerine daha fazla yer verildi. Depremde hayatını kaybedenler, yaralananlar ve yardıma muhtaç olanlara odaklanıldı. Ayrıca, depremin Türkiye'nin ekonomik ve sosyal etkileri de ele alındı” dedi.
“Depremin bilimsel yönlerine de uluslararası medyada yer verildi. Depremin büyüklüğü, şiddeti ve nedenleri gibi konular incelendi. Ayrıca, depremin gelecekte Türkiye'yi nasıl etkileyebileceği de tartışıldı. Türkiye'deki depreme uluslararası yardım ve destekle ilgili haberler geniş yer buldu. Diğer ülkelerin ve uluslararası kuruluşların sağladığı yardımın miktarı, türü ve etkisi üzerine raporlar yapıldı. Bu, uluslararası dayanışmanın ve kriz yönetiminin önemini vurguladı”