28 Şubat kararları; askeri cuntanın, sivil görünümlü darbecilerin ve kartel medyasının desteğiyle dönemin seçilmiş hükûmetine ve Başbakan Necmettin Erbakan’a 28 Şubat 1997’de dayatılmış alçakça bir darbe bildirisiydi.
28 Şubat kararları ile pek çok insan telafisi mümkün olmayan zararlara uğramış ve bu süreç, Türkiye tarihi açısından da kara bir leke olarak tarihteki yerini almıştır.
“Şeriat geliyor, irtica hortladı, ülke elden gidiyor” yaygarasıyla İslami hassasiyet sahibi insanlara karşı insafsızca iftiralar atılıp hakaretler edilmiş; başta başörtülü hanımefendiler olmak üzere dindar insanlara karşı akıl almaz linç kampanyaları düzenlenmişti.
Başörtülü öğrencilere terörist muamelesi yapılıyor, yıllarca emek vererek kazanmış oldukları üniversitelerin kapılarından içeri sokulmuyor, bir şekilde içeri girmeyi başaranlar da polis zoruyla tartaklanarak okuldan çıkarılıyordu. Derslerden atılırken kolu kırılanlar, bebeğini düşürenler oluyordu. Sadece okuma hakkının gasp edilmesine itiraz edip zulme boyun eğmediği için idamla yargılanan başörtülüler ve onlara destek veren Müslüman erkekler vardı.
İkna odaları adıyla işkence ve utanç odaları kuran, eğitimle ilgilenmesi gerekirken başörtülü ve sakallı öğrencilerle namaz kılanların peşinde hafiyelik yapıp insanların hayatını karartan asıl teröristler ise koskoca üniversitelerin başında rektör, rektör yardımcısı, dekan hatta YÖK Başkanı olarak ülkenin kaymağını yemekle, ceplerini doldurmakla meşguldüler.
İlahiyatlarda okuyanlara cüzamlı muamelesi yapılıp hiçbir devlet kademesine atanmalarına müsaade edilmedi. İmam hatiplere kat sayı engeli getirilerek hak ettikleri üniversitelerde okumalarının önüne geçildi. Özellikle Ezher Üniversitesi mezunları, üniversitenin denkliği kaldırılarak bir anda lise mezunu seviyesine indirildi.
Zulmün boyutlarını düşünebiliyor musunuz? Bu insanlar sadece maddi kayıp yaşamadı, o dönemde yaşatılan psikoloji ile pek çok insan ruh hastası oldu. Hangi maddi karşılık bunları telafi edebilir?
Peki, bugüne kadar bu kadar zarar uğrayan insanlar için neler yapıldı?
Sadece “Sizi affettik, haydi atıldığınız memuriyete dönün.” ya da “Üniversitelerde yarım kalan bölümlerinizi bitirin.” denildi.
Bu kadar basit mi? Hepsi bu kadar mı olmalıydı? Ayrıca bu insanlar affedilecek bir şey yapmamıştı ki… Bu insanlar affedilmemeli, onlardan af dilenmeli, iade-i itibar yapılmalı, tamamıyla mümkün olmasa da maddi ve manevi olarak yılların kayıpları için o dönemin şartlarına göre devlet kademelerinde görevlendirilmeli, pozitif ayrımcılığa tabii tutulmalı idiler.
KHK ile atılıp sonra geri dönenlere geriye dönük maaşları bile faiziyle ödenirken 28 Şubat mağdurları için en az bu kadarı fazla görülmemeli…
Ak Parti hiçbir şey yapmadı demiyoruz, sadece yapılanlar yeterli değil diyoruz. Evet, 2006’da ve sonraki yıllarda istediklerini yapmalarının önünde çok engel vardı ve biz de onlara hak veriyorduk. Ancak şimdi 28 Şubat mağdurlarına iade-i itibar ve geçmişin olumsuz izlerini nispeten de olsa silmek için hiçbir mazeret yok.
İşe de o dönemin mağdurlarını tespit etmek için Meclis’te ivedilikle bir komisyon kurmakla başlanabilir.