Bazıları geçmişte mütedeyyin kesimin maruz kaldığı onca zulmü hiç yaşanmamış sayarak kendilerince mutlu-sorunsuz bir geçmiş hayal ediyor. Geçmişte yaşananları yok sayıp, hukuk önünde hesaplaşma, hesap verme olmadan “Oldu bi kere, hadi öpüşüp barışalım” edasındalar.
Bugün kendilerince bir mağduriyet havası oluşturmaya çalışanlar geçmişte yaşananlarla kıyalaşıp eşdeğer görerek “bakın biz de bugün ötekileştiriliyoruz, dışlanıyoruz” demekten de geri kalmıyorlar.
Önümüzdeki Çarşamba yine bir 28 Şubat ve birileri hala o günleri yaşamaya devam ediyor.
Buna sebep olanlarsa daha da kendilerinden emin bir şekilde yaptıklarının bir darbe olmadığını, hatta ve hatta hiç de yanlış yapmadıklarını yüksek sesle söylemeye devam ediyorlar.
Aradan yıllar geçmesine rağmen bir netice alınmamasının yanında 28 Şubatçıların pişkinlikleri ve mağduriyetlerin devam etmesi yüreğimi haddinden fazla daraltıyor. Şu anda o kadar çok şey yazmak istiyorum ama o düşündüklerimin bir kısmını yazıya dökmek hiç kolay değil. Zaman zaman “Kuş dili ile konuşmak” diye nitelendirdiğimin bir benzerini yapıyoruz maalesef. Ben az söyleyeyim, siz çok anlayın.
Yıllardır sebepsiz yere hapiste yatanlara ilave olarak bazı mağdurlar da “eksik yattın” gerekçesi ile yeniden cezaevlerine konuluyor.
28 Şubat darbecilerinin zindana attığı insanları cezaevinden çıkartmak için çabalarken, darbecinin hainin, casusun, elini kolunu sallayarak gezdiği bir dönemde 8 yıl zindanda yatmış birileri “eksik yattı” gerekçesi ile yeniden zindana alınıyor.
Dönemin Genelkurmay Başkanı “Demirel’in söylediği gibi bugünün çamaşırı dünün güneşiyle kurutulamaz” diyerek güya 28 Şubat darbecilerinin yargılanmasının yanlış olduğuna vurgu yapıyor. Böyle demekle de kalmayıp önce “Batı Çalışma Grubu diye bir şey duymadım” demesinin ardından alelacele yeni bir açıklama daha yaparak “Ben duymadım demedim kurmadım dedim” diyerek aklımızla alay etmeye devam ediyor.
28 Şubat davasındaki sanıklar hala kendilerinin haklı olduğunu, 28 Şubat’ın bir darbe olmadığını mahkemelerde ve basın yayın kuruluşlarında yüksek sesle söylemeye devam ediyorlar.
Ayrıca “Post-modern” diye tanımlanan darbenin, şimdiye kadar başta “Büyük Sermaye” olmak üzere “Siyaset, Yargı ve Medya” ayaklarının üzerine gidilemediği de başka bir gerçek olarak ortada.
28 Şubat cuntası hesap verirken, FETÖ mahkûm edilirken, onların verdiği şaibeli hükümler ise neden can acıtmaya devam ediyor?
28 Şubat bahanesi ile türlü hukuksuzluklarla içeriye tıkılan ve yıllardır cezaevlerinde yatan insanlar “Bizleri sorgusuz sualsiz sokağa salıverin” falan demiyorlar. “Yeniden adil bir şekilde yargılanmak istiyoruz” diyorlar. Onların bu seslerine artık kulak verilmeli.
Bazıları öpüştürülüp barışmak ve bugünün çamaşırlarını dünün güneşi ile kurutmak istemezken bazıları da zindanlarda çürümeye devam mı edecek.
Her 28 Şubat geldiğinde “Artık bu son 28 Şubat olsun” deme ritüelinden bıktık. Bu kez gerçekten son olsun. Mağduriyetler giderilsin, gerçek suçlular da cezalarını bulsu