Gündem

“28 Şubat, 15 Temmuz’un tarlasıdır”

Abone Ol

Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda Öğretmen Kıdemli Yüzbaşı olarak görev yaparken 28 Şubat sürecinde rütbesi piyade ere düşürülüp ordudan ihraç edilen İbrahim Keleş, 17 yıl görev yaptığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) disiplin ve çalışkanlığı dolayısıyla çok sayıda ödül aldığını ancak 28 Şubat sürecinde bu ödüllerin ihraç edilmesinin önüne geçemediğini söyledi.

Keleş, o süreçte yaşadıklarını şöyle anlattı:

“1993 yılında tayin formu doldurmamızı istediler. Daha önce hiç tayin formu doldurtmamışlardı. Form için eşlerimiz ve 12 yaşından büyük çocuklarımız için de fotoğraf istediler. Eşimin başörtülü fotoğrafını verdim. Sonra tayinler geldi. Görev süremin 4 yıl daha olmasına rağmen Gaziantep’e gönderildim. Orada çok uydurma bir kadro olan eğitim subay yardımcılığına görevlendirildim. Beni çağırıp, ‘Öğretmen subay olmana rağmen niye kıtaya geldiğini biliyorsun. Eşini uyar. Kıyafetine dikkat etsin.’ şeklinde uyardılar. Ben de ‘Eşim asker değil. Genel ahlaka aykırı olmamak şartıyla istediğini giymekte özgürdür. Sizin buna müdahale hakkınız yok.’ dedim. Sonra da beni ihraç etmekle tehdit ettiler. ‘Rızkı veren Allah’tır. Allah başka bir kapı açar.’ dedim. Baskılar devam etmeye başladı. Eğlence gecelerine katılmadığım için sıkıntı çıkarmaya başladılar. Bunlara rağmen çok sayıda takdirname aldım. İhraç edilmeyi beklerken, başarılarımdan dolayı sürekli ödüllendiriyorlardı. 1999 Ağustos şurasında yoğun ihraç oldu. Ben de o dönemde ihraç edildim. Beni çağırdılar. Karar tebliğ edildi. Disiplinsizlik gerekçesiyle ihraç edildim. Ancak bundan 20 gün önce takdir belgesi vermişlerdi. Disiplinsiz adama takdir belgesi verilir mi? Tüm görevlerimi yaptığımı takdir ederken sırf eşimin kıyafeti nedeniyle beni ihraç ettiler.”

“TÜM DERTLERİ BENİM VE EŞİMİN İNANÇLARINI YAŞAMASIYDI”

Ayrıca, kendisine özel bir belge de verildiğini aktaran Keleş, “Bunun birinci maddesinde, ‘Disiplin ve çalışkanlığınızla bu döneme kadar herkesin takdirini kazanmakla birlikte, eşinizin kıyafeti hakkınızda şüphelere yol açmıştır.’ yazıyor.

Görevimle alakalı bir sıkıntı yok. 4. maddesinde de ‘Tesettür denilen bu acayip kıyafeti taşımakta ısrar ettiği için…’ yazıyor. Yani tüm dertleri buydu. Benim ve eşimin inançlarını yaşaması.” diye konuştu.

“28 Şubat’ta FETÖ’cülere dokunmadılar”

İade-i itibarla Albaylık rütbesine terfi ettirildiğini belirten Keleş, şunları söyledi:

“Şu anda FETÖ’den tutuklu, fiilen darbeye karışan 159 general var. Bunların sicillerini az çok biliyorum. Semih Terzi, 89 girişlidir. 28 Şubat’ta üsteğmendi. Ben de o dönem yüzbaşıyım. Biz ihraç edilirken onlara kimse dokunmadı. 28 Şubat, 15 Temmuz’un tarlasıdır. 28 Şubat’ta FETÖ’cüler için çok verimli bir tarla oluşturuldu. Onlar, o tarihlerde namazı imaya çevirdiler. Yani gözle namaz kılmak gibi bir tür geliştirdiler. O eğlence gecelerine gittiler. Eşlerinin başlarını açtırdılar. ‘Bizim dediğimizi yapıyorlar.’ diye onlara dokunmadılar. Biz ortada kaldık. Bizi yemeye karar verenler, bunlar üzerinden şöyle bir gerekçe oluşturdu. ‘Eğer mesele dindarlıksa bakın onlar da dindar ancak onlar başlarını açtırdılar ama siz açtırmadınız. Siz radikalsiniz.’ demeye başladılar. Bizi ihraç edenler, farkında olmadan o FETÖ’cülere o kadar uygun bir ortam oluşturdular ki sonrasını zaten gördük.”