Küreselleşme ve teknolojik değişimler nedeniyle dünya daha da karmaşık hale geliyor. Teknolojik yeniliklerin hayatımızı kolaylaştıracağını düşünürken onun esiri olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyoruz. Dünyanın yarısının başka bir çağda yaşadığı, diğer yarısının da teknolojiyi, bilgiyi silah olarak diğerlerini sömürmek için kullandığı bir dünyada masumların hukukunu korumak oldukça zor.
En büyük belirsizlik ekonomi alanında yaşanıyor. Devletler kâr hırsıyla gözü dönmüş şirketler gibi amansız rekabet içindeler. Ticaret savaşları nedeniyle dünyanın iki büyük ekonomisi Amerika ve Çin birbirlerine kılıçları çekmiş durumdalar. Adeta “it dalaşı” tarzında birbirlerini durdurmak için yarışıyorlar. Filler çarpışınca daha küçük olanlar bundan daha çok zarar görüyorlar. Onların sesi çıkarsa ve ellerinde kıymetli madenler varsa içerden ve dışardan müdahalelerle yok edilirler ama önemi yok bu küçük ekonomik zayiattır ve de kıymeti yoktur.
20. yüzyıl kapitalist ekonominin yüzyılı oldu. Sanayi büyüdü devleşti. Ancak 1980’li yıllarda bilgisayar ve internet klasik ekonomik düzeninin tahtını sarsmaya başladı. Dijitalleşme bütün hayatımızı kuşatarak her şeyin birbirine geçmesine vesile oldu. Hizmet sektörleri hızla dijitalleşerek birçok mesleğin yok olmasını sağladı. Sanayi üretimi de akıllı bilgisayar ve robotlarla insansız üretimlerin önünü açtı. Artık sanayi tezgâhlarında insan yerini robotlar aldı. Robotların üretim bantlarında daha çok ve daha seri üretimleri çalışanları işsiz bıraktı. Bu değişim dünyada işsizliğinde hızla artmasına sebep oldu. Birçok meslek yok olurken yeni işlerin ekonomisi oluşmadı.
Robotların üretim bantlarını ele geçirdiği, akıllı bilgisayarların yönettiği nesnelerin internetinden bahsedilen çağda insanoğlu maalesef daha huzurlu olamadı. Yakın gelecekte de huzurlu olacak gibi görünmüyor. Teknolojik değişimler ekonominin yanı sıra sosyal hayatımıza da alt üst etti. İnsan ilişkileri, aile, eğitim yeniden sorgulanmaya başladı. Değerlerini kaybeden insan robotlara yaklaşarak vahşileşmektedir. Her şeyin değişmesiyle hareket etmenin sonunda sabit olan şeyler azaldı. Değeri ve sabiti olmayan insan büyük huzursuzluk yaşamaktadır.
Söz konusu ekonomi olunca sabit ilkeler, ahlaki değerler hiç gündeme gelmemektedir. Kazanma hırsı bütün değerleri altüst etmekte, buna da “işin raconu” böyle diyerek gerekçe uydurulmaktadır. Ekonomiye bakışın altında bu “zihniyet” olunca daha adaletli bir dünyada yaşamak mümkün mü? Ekonomi bozulunca toplumun bozulması da mukadder olur. Ekonomiyi daha adaletli, ahlaklı yaparsak hayatı da düzeltiriz.
Peki, ne yapmalıyız? Elimizdeki her şeyin bize emanet olduğunu ve bir gün hepsini başkalarına bırakıp gideceğimizi unutmadan çalışmalıyız. Bu gerçek bizi tedbirsiz teslimiyetçi yapmamalıdır. İyi ve doğru işler yaparak bu fani dünyadan ayrılmanın gayretinde olmalıyız.
2020 için dünya ekonomisinin çok iyi olmayacağını söylüyor uzmanlar. Ülkemiz açısından da daha dikkatli, daha gayretli ama çok çalışmalıyız. Mutlaka üretime odaklanmak zorundayız. Özellikle yüksek katma değeri olan sektörlere yatırım yapmalıyız.