15 Temmuz gibi bir destanın birinci yılının hemen ertesi gününde konuşulması gereken en elzem konulardan bir tanesi 2019 seçimleri diye düşünüyorum. Seçimler açısından 2019 yılı çok çetin bir yıl olacak. 2019 seçimlerine AK Parti açısından bakamıyoruz. Nedeni ise il ve ilçe kongrelerinin henüz yapılmamış olması. Kongreler yapılmaya başlandığı vakit ne gerekiyorsa yazarım.
Öncelikli sorunumuz muhalefetin 2019 Cumhurbaşkanlığı Seçimi için aday arayışları. Aday arayışlarını gerçekleştirirken her zaman ki gibi milletle istişare içine girmemekte kararlı olup farklı güçlerin hegemonyası altında bu işi gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bu tabi onların bileceği bir iş. Dillendirdikleri olaylar üzerinden eleştirimi getireyim öncelikle bunlara. Neymiş efendim Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron gibi ortak aklın adayı olmalıymış adayları. Doğru söylüyorlar aslında Macron ortak aklın ürünü. Ama hangi ortak akılların ürünü? Medyanın ve sermayenin gücünü arkasına almış yerli işbirlikçiler ile küresel güçlerin ortak bir ürünüdür Macron. İlk kutlama mesajları da Merkel ve Trump’tan geldi ayrıca. Gecelim burayı biz bizdeki Macron olma çabası içindeki siyasilere bakalım. Amaç CHP, HDP ve MHP (muhalifler) gibi partileri sistem dışına itip yukarıda da dediğim gibi Macron tipi küresel güçlerle uyumlu bir ”sol popülist” hareket yaratmak. Hedefleri ise Erdoğan’ı ilk turda Cumhurbaşkanı seçtirmemek. Peki kimi kullanıyorlar bu süreçte elbette CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu.
Adalet yürüyüşüyle başlayan Kılıçdaroğlu güzellemelerinden de anlayacağınız üzere Kılıçdaroğlu üzerinden bir toplumsal dinamik çıkarmanın peşindeler. Kılıçdaroğlu’nun buradan herhangi bir toplumsal dinamik çıkaramayacağını görmek için elde bir sürü veri varken yürüyüşü gazlayıp durmak sadece kendi kendini tatmin, başka da bir şey değil. Maltepe mitinginden sonra ne oldu mesela? Ne değişti memleketin gidişatında? Adalet yürüyüşü neye hizmet etmiş oldu? Koca bir hiç. Ki bunun böyle olacağını Kılıçdaroğlu, mealen “Yani bir şey değişmeyecek ama işte bir kapı açabildiysek…” diyerek söylüyor. Adalet yürüyüşü için söylenebilecek en güzel söz: “Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.”
Burada Kılıçdaroğlu derdim değil derdim küresel güçlerin Kılıçdaroğlu’nu kullanarak radikal solu devlete karşı kontrol edip kullanmaları. Ve arkasından ağızlarına bir parmak bal çalıp yerli Macron sen olabilirsin aldatması. Kılıçdaroğlu’ndan sonra Meral Akşener sahneye çıkacak ki o daha çetrefilli bir durum. 15 Temmuz işgal girişimi öncesi Akşener’i nasıl hatırlıyorsunuz; “15’inden sonra her şey daha farklı olacak”, ‘yurtta sulh’ bilmem ne diye ortalıkta geziyordu. Bu mu yerli Macron olacak?
Bunlar yerli Macron’u araya dursunlar atı alan Erdoğan çoktan Üsküdar’ı geçmiş olur…