Tam üç yıl geçti o melun darbe girişimi üzerinden…
Üç yılda çok şey değişti… Beklentiler, umutlar, içimizi soğutan yargı kararları, hayal kırıklıkları…
“Bunun için mi verdik bu kadar şehidi, bunun için mi gazi oldu bu kadar insan, bunun için mi meydanlara çıktık?” dedirten uygulamalar oldu kimi zaman…
Ancak 15 Temmuz’un yıldönümünde meydanları; milletin heyecanını, ortak değeri olduğunu görünce umutlandık… “Elhamdülillah!.. Rabbim, bu milletin içindeki mücadele ve mücahede azmini ve şehadet aşkını almasın!..” diye dua ettim.
Özellikle gece yarısından sonra salalar okununca âdeta o geceyi yeniden yaşadık. Rabbim, bir daha yaşatmasın böyle bir günü ve geceyi…
Ancak 15 Temmuz gibi buram buram şehadet, iman, ihlas kokan tarihî bir olayın; şova, eğlenceye, birileri için kendini ispatlama fırsatına, siyasi ranta dönüşmesine şahit olmak da insanı derinden sarsıyor hatta kahrediyor.
Birilerinin 15 Temmuz ruhunu, milleti harekete geçiren saiklerin ne olduğunu anlamamış olduğunu görmek öfkelendiriyor bizleri.
Hele Kültür Bakanlığının bir Sıla rezaleti var ki tarif etmeye ne kalemim ne kelamım yeter!..
Şunun altını kalın çizgilerle çizelim bir defa: 15 TEMMUZ, VUR PATLASIN ÇAL OYNASIN EĞLENİLECEK BİR GÜN DEĞİLDİR!!!
Bugün şehadete koşarak giden 250 mücahidi Kuran’la, duayla, zikirle anma günüdür!.. Milleti harekete geçiren inancı, imanı diri tutma, diriltme zamanıdır.
Katılım fazla olsun diye 15 Temmuz’a, şehitlere, gazilere, millete hakaret etmiş birini sahneye çıkarmaya kalkmak, milletten tepki gelince çevir gazı yanmasın moduna girmek şuursuzluktur, milletle dalga geçmektir.
Lütfen yapacağınız programlarda birliği, bütünlüğü sağlayacak; imanı, inancı, ihlası, vatan aşkını, millet sevgisini, şehadet arzusunu diri tutacak içerikler hazırlamaya özen gösterin!..
Ne şehitlerimizin ruhunu incitin ne de şehadete koşarak gidecek olan insanımızın inancını sarsın!..
Demokrasi şehidi olmak için meydanlara akın etmedi insanlarımız, bir bayramımız daha olsun da vur patlasın çal oyansın eğlenelim diye şehadete koşmadı kimse…
Bunları isteyecek olanlar zaten marketlerde erzak depolama, ATM’lerde para çekme, akaryakıt istasyonlarında araçlarının deposunu doldurma telaşındaydı!..
Şehit Halil Kantarcı kardeşimizin hanımı, “Allah’ım bu hain gecenin mimarlarını, planı yapan, emri veren, emre itaat eden, gördüklerine kör, duyduklarına sağır kalan, hiçbir bedel ödemeden yaptığı hainlik yanına kâr kalan her kim varsa sence malum, sen onları her iki cihanda dilediğin gibi cezalandır. Ayrıca 15 Temmuz istismarcılarını ve içini boşaltanları, anlamsızlaştıranları, bunca yanan canı yok sayanları sana havale ediyorum.” demiş. Âmin dememek mümkün mü?
Ben aslında Kılıçdaroğlu’nun, içinde 15 Temmuz, FETÖ geçmeyen; destekledikleri darbelere, astıkları Başbakan ve bakanlara dair hiç utanç belirtisi bulunmayan, bol bol çarpıtılmış tarih masalı olan, sadece iktidara ve Reis’e laf sokma gayretkeşliği bulunan mesajını ele alacaktım ama yer kalmadı. Onu da siz değerlendirin artık!..
Darbeleri ve darbe girişimlerini tarihin çöp sepetine atmak için havaalanından nasıl kaçıp -doğrusu nasıl yol verilip olacaktı- Bakırköy Belediye Başkanının evine sığındığını, TV karşısında tanklarla nasıl mücadele ettiğini anlatacaktım ama değmez diye düşündüm!..
Allah’ım bu millete bir daha 27 Mayıslar, 12 Martlar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar, 15 Temmuzlar yaşatmasın!..