Bir yıl önce Türkiye uçurumun kenarından döndü. Uzaktan kumandalı bir darbe ile yüzlerce insanını kaybetti, binlercesi yaralandı, sakat kaldı.
Bugün demokrasiye ara vermemiş bir ülkede yaşıyorsak bunu ülkeyi yönetenlerin kararlılığına, halkın demokrasiye sahip çıkmasına ve askerimizin büyük çoğunluğuysa bu ihanete direnmesine bağlıdır.
Aradan uzun sayılabilecek bir süre geçmesine rağmen Türkiye hala yaralarını saramadı. Darbe korkusunu üzerinden atamadı. Çünkü matruşka gibi kazıdıkça altından başka şeyler çıkan bir örgütle karşı karşıyayız. Sol görünümlü FETÖ’cülerden, sağ, liberal, ehli keyf görünümlülere kadar her kisveden FETÖ’cü ile karşılaşmak mümkün. Bu da yargıyı, devleti şaşkına çevirmiş durumda. Kimi hukuki hataların arkasında FETÖ’nün her taşın altında çıkabilme özelliği yatıyor.
Bu tip olaylar üzerinden hamaset yapmak, dersler çıkarmak yerine, ucuz siyaset yapmak doğru değil. Aslolan bundan sonra bu tip hadiselere yol vermeyecek tedbirleri almaktır.
15 Temmuz olayı bize cemaatlerin, tarikatların siyasallaşınca ne büyük tehlike olabileceğini göstermiştir. Bir cemaate bakarak bütün cemaatleri, tarikatları, dini kuruluşları töhmet altında tutmak yanlıştır. Bazıları FETÖ üzerinden eski hastalıklarını sürdürerek dini olan her şeye şüphe ve tereddütle bakmamızı istiyor. Bu ülkede sayısını hatırlayamayacağımız kadar darbe oldu, birini FETÖ yaptı ya diğerleri? 15 Temmuz üzerinden dinle problemlerini çözmek isteyen fırsatçıları görmek zorundayız.
Darbelerin demokrasimize maliyetini uzun uzun izaha gerek yok. Başarılı olsa da olmasa da sonunda -demokrasi- yara almakta, özgürlüklerin alanı darbeleri bastırma adına daraltılmaktadır. Bu tip kalkışmaların bir hedefi de budur: Siyasal iktidarı sert tedbirler almaya zorlayarak halkla karşı karşıya getirmek, hoşnutsuzların sayısını artırarak altındaki kitleyi boşaltmaktır.
Darbelerin hedefi demokrasiyi ortadan kaldırmak olduğuna göre ona karşı yapılacak defans da demokrasiyi korumak ve güçlendirmek olmalıdır. Gerçek bir demokrasi darbecilere kullanacağı bahaneyi vermez. Farklı fikirleri bastırmaya çalışmaz. Halkın nefes yollarını kapatmaz. Mücadelesini hukuk ve demokrasi içinde verir.
FETÖ darbesi ülkeye ne kadar zarar verdiyse dini hayata da o kadar zarar verdi. Tarikatlara, cemaatlere, dini kurumlara olan güven sarsıldı. İnsanlar siyasete bulaşmamış olsa bile dini yapılara şüpheyle bakmaya başladılar. Ülkenin manevi dinamikleri tahrip oldu. Daha önemlisi Allah, Kitap, Peygamber diyerek -kendisine gelen-kitleleri mağdur etti. FETÖ’yü dini bir cemaat sanarak gidenler hem hayal kırıklığına uğradılar hem zarar gördüler. FETÖ darbe ile sadece ülkeye ihanet etmedi, kendi kitlesine de ihanet etti.
Meşru veya haklı darbe yoktur. Ancak darbelerden gereken dersler çıkarılırsa şerden hayır çıkarılabilir. FETÖ darbesi karşısında halkın gösterdiği cesaret darbe dönemlerini kıyamete kadar kapatmıştır. O manzarayı hatırlayan hiç kimse bir daha darbeyi aklına getiremez. Ama darbeleri önlemek için bu tek başına yetmez. Demokrasiyi kurumlaştırmak, hukuku hakim kılmak, demokrasinin nefes borularını herkes için açık tutmak darbe dönemlerinin bir daha açılmamak üzere kapanması için elzemdir. Halk ancak haklı olduğunuzda sizinle beraber olur. Haklılığınızı kaybettiğinizde o destek ve güven kaybolur. Türk milleti darbecileri yendi sıra artık demokrasiyi onarmakta…