Gündem

15 Temmuz’a sinematografik hafıza desteği

15 Temmuz Darbe Girişimi’nde medyanın rolünün değerlendirildiği çalıştayda konuşan Aslında Genel Yayın Yönetmeni Oruç, darbe sürecinde yaşananların sinematografik olarak desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Abone Ol

Tuğçe Huy 

Yerli Medya Grubu ve İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin iş birliği ile “15 Temmuz Darbe Girişimi’nin Engellenmesinde Geleneksel ve Yeni Medya’nın Rolü Çalıştayı” düzenlendi. 

Aslında ve Diriliş Postası Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merve Şebnem Oruç moderatörlüğünde gerçekleştirilen çalıştaya, İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Büyükaslan, İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Özkır, Arş. Gör. Burcu Sena Tosun ve Öğrenci Zeynep Sude Gül konuşmacı olarak yer aldı. Çalıştay öncesinde katılımcılar, CNN Türk tarafından yapılan “15 Temmuz Darbe Gecesi Yaşananlar” adlı belgeseli izledi. 

“SİNEMAYA YANSITILMALI”

Aslında ve Diriliş Postası gazeteleri Genel Yayın Yönetmeni Merve Şebnem Oruç, 15 Temmuz hain darbe girişiminin, diğer darbe girişimlerine oranla “önlenebilir” olması açısından farklı olduğunu söyledi. Oruç, darbe girişiminde medyanın rolüne değinerek “Darbe girişimi hâlâ hafızalarda. Medyayı ele geçirselerdi ne oldurdu? Devlet, FETÖ’nün yayın organlarına el koymasaydı neler yaşanırdı? Diğer medya kanalları nasıl verirdi? Bu soruları düşünmek gerekiyor.” dedi. 15 Temmuz’un kültürel boyutuna da değinen Oruç, sinema dünyasında 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin filminin çekilmesini ve sinematografik açıdan desteklenmesi gerektiğini belirtti. 

“EMNİYET VE YARGI HIZLI HAREKET ETTİ”

İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Özkır konuşmasında emniyet ve yargının önemine değindi. Özellikle yargının çok hızlı hareket ettiğini vurgulayan Özkır, emniyet kuvvetlerinin hızlı hareket ederek olaylara müdahale ettiğini ifade etti. Bu aşamada medyanın rolüne önemine de değinen Özkır, geleneksel ve yeni medyanın darbecilere karşı direndiğini ve teslim olmadığını aktardı. Özkır, medya aracılığı ile olayların akışının canlı bir şekilde gösterilmesinin etkili olduğunu vurguladı. Özkır, geçmişte yaşanan darbe girişimlerinin aksine 15 Temmuz darbe girişiminde medyanın gönüllü olarak katılmasıyla insanların direnişe geçmesine katkı sağladığını belirtti.

“ÖZGÜRLÜĞÜMÜ KİMSE KISITLAYAMAZ”

Darbe gecesi yaşadıklarını anlatan 15 Temmuz Gazisi Sabri Gündüz, “Uyuyordum, eşimin vasıtasıyla haberdar oldum. Televizyon kapalıydı. Eşim, eve geçerken bir şeylerin olduğunu duymuş. Televizyonu açtım. İlk gördüğüm şey darbeydi. TRT’de darbe bildirisinin okunduğunu gördüğüm anda sokağa fırladım. Taksiye bindiğimde, Erdoğan’ın CNN’deki basın açıklamalarını okudum. Benim özgürlüğümü kimse kısıtlayamazdı. Sokağa çıktım, âdeta sel gibi insanlar akın etti. Bazılarında korku vardı bazılarında hiç yoktu. Köprüde 10 yaşında çocuklar da vardı 70 yaşında adamlar da.” dedi.

“BU MİLLET BURAYI BIRAKMAZ”

Gündüz, “Köprüye geldiğimde şunu düşündüm, bu millet burayı bırakmaz. Sonra askerlerin insanlara ateş açtığını gördüm. İki kişi önümde yığıldı. Bağırdım, çağırdım. Bine yakın mermi sıkıldı. Ellerimi kaldırdım, yere yığılanları almak için çocukları alıp gideceğim dedim. Sonra dizime mermi isabet etti. Üzerime sürekli ateş açtılar. Ancak zerre kadar korkum yoktu.”  ifadelerini kullandı. 

“DARBEYE DİRENÇLİ TOPLUM”

Gazeteci Gaffar Yakınca da halkın sokağa çıkmasının öneminden bahsederek “Sivillerin, kitle eylemlerinde sivil halkın direnişinin ne kadar önemli olduğunu gördük. Şu temel soru üzerine durmak istiyorum. Darbeye dirençli toplum inşa etmek mümkün mü? 15 Temmuz’a baktığımızda o direnci görüyoruz. Teslim olmayan hükümet ve darbeye direnen sivil halk. Tabii burada sivil halk ve geleneksel medya da etkin konumda.” ifadelerini kullandı. Darbeye dirençli toplum konusunda epey yol kat edildiğini söyleyen Yakınca, “Sivil direnişle darbeyi bertaraf etmişiz.” diye konuştu.

“DİJİTAL MEDYA KONUSUNDA SAVUNMASISIZ”

Sosyal medyanın artık daha kuvvetli olduğunu aktaran Yakınca, “Türkiye, dijital medya konusunda savunmasız. Bütün olaylar dijital medyada gerçekleşiyor ve buna müdahale edilemiyor. Kitlesel hareketlerle kaoslarla halk savunmasız oluyor. Şahsen, 15 Temmuz mirasının hatırlanmasıyla bir kaygım yok. Darbe neden kötüdür, neden darbeye direnilir, darbeye direnmek iyi bir şey midir? Bunu anlatmak gerekir.” dedi. 

İLK SORU: ERDOĞAN YAŞIYOR MU?

15 Temmuz Gazisi Musa İlhan “O saatlerde dışarıdaydım. Havalimanına geçtik. ‘Askeryönetime el koyuyor eve geçin.’ dendi. Direndim. Rabbim bana şehitliği nasip eyle dedim. 12.15’te vurulmuşum. O an, gözümün önünden her şey geçti. Zaten daha sonra gözlerimi hastanede açtım. İlk sorduğum soru, Erdoğan yaşıyor mu? olmuş. Çevremdekiler öyle söyledi.” şeklinde konuştu.

HER 10 YILDA BİR SİSTEME MÜDAHALE

Türk Alman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Bayraklı, “Cumhuriyet döneminden başladığımızda, her 10 yılda bir sisteme müdahale edildiğini görüyoruz. Türkiye, kutuplaşma ve bölünmüşlük üzerine bir ülke. Bu yansımaları her yerde görüyoruz. Darbe zihniyeti hâlâ dipdiri ve canlı. Ulusalcı Kemalist kesim, bu darbenin asker tarafından desteklenmediğini aksine ordu içinde bir kliğin desteklediğini söylüyorlar. ‘Asker sahaya çıksaydı durduramazdık.’ diyorlar. Bu söylemler çok tehlikeli ve başka yerlere çok kolaylıkla çekilebilir.” ifadelerini kullandı.

“DARBELERE DIŞARIDAN MÜDAHALE EDİLİYOR”

Darbelere dışarıdan müdahale edildiğini söyleyen Bayraklı, “1950 yılından bugüne kadar dünyada 530 darbe oldu. O darbelere, dışarıdan müdahale edildi. ‘ABD’de neden darbe yaşanmıyor?’ diyoruz, çünkü başka bir ABD ülkesi yok. Keza bir ülkede darbe yapılmak isteniyorsa o ülkenin jeopolitik önemi ve ülke içindeki belli gruplarla iş birliği yapacak çevrelere ihtiyaç duyulur. Türkiye, bu konuda örnekti.” dedi.

“KAHRAMANLIK’ ÜZERİNDEN ANLATMALIYIZ”

15 Temmuz Şehidi İlhan Varank’ın kız kardeşi Ayşe Varank Arslantürk, geleneksel medyanın çok etkin olmadığını aktararak “Sosyal medya çok etkiliydi. Herkeste bir kıpırdama vardı. Erdoğan’ı sağ görmek, sokağa çıkmaya etkili oldu. Eskiden ‘tiyatro’ söylemi vardı. Artık o söylemden vazgeçtiler, taktik değiştirdiler. Halkı rahatsız eden şeyler söylemiyorlar amabence o düşüncelerinden vazgeçmiş değiller. Şehitler ve gaziler sekiz yıl boyunca destek görmedi. Bizim de bu olayı taze tutmamız gerekiyor. Biz, 365 gün boyunca bunu anlatmalıyız. Şehitlerimizi, gazilerimizi ve gençlerimizi ‘kahramanlık’ üzerinden anlatmamız lazım.” ifadelerini kullandı.

“SULH İÇİNDE EVLATLAR ÖLDÜRÜLDÜ”

Çalıştay’ın kapanış konuşmasını yapan İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Ali Büyükaslan, “15 Temmuz darbe gecesi yaşananları gaziler anlatsın. Zulmü unutursanız o zulüm tekrarlanır. Darbeyi unutturmak için çaba gösterenler var. Söylemsel bir hatadan bahsetmek istiyorum. Başarılı olmak başka bir şeydir. ‘Darbeciler darbe yaptı.’demek daha makuldür. 60, 80, 15 Temmuz darbe bildirilerini inceledim. 60 bildirisinde 199 kelime, 80 bildirisinde 231, 15 Temmuz bildirisinde de 461 kelime kullanılmış. Bildirilerde,‘Yurtta sulh cihanda sulh’ ifadeleri geçiyor ama sulh için kendi evlatlarını öldürüyorlar.” dedi.