15 Temmuz Zaferi’nin kötü yanları

Abone Ol

Bir 15 Temmuz sektörü olmaya başladığının herkes farkında. Yakıştıramıyoruz, konduramıyoruz diye susuyoruz ama maalesef para denilen illet buraya da bulaştı.

Sesimizi çıkarmıyoruz çünkü ademe mahkûm edip yani yok kabul edip yok olmasını umut ediyoruz. 15 Temmuz’un yaklaştığı tarihlerde benim de telefonlarım çalmaya başlamıştı. Malum etkinlikler olacaktı ve bazı belediyeler, STK’lar düzenledikleri programlarda sahneye çıkıp konuşacak kişiler arıyorlardı kendilerine.

Konuşmaların sonunda sadece bir kişi bana “Hocam kaşeniz ne kadar?” diye sormaya cüret edebilmişti ve gerekli cevabı almıştı. Sonra sonra sanatçılarla, konuşmacılarla, gazetecilerle para pazarlığı yapan organizasyon yetkilerinden öğrenebildiğim kadarıyla, bazılarının fiyat listeleri bile varmış. Sahnede şunu anlatırsam şu kadar para, ağlatırsam şu kadar para diye…

Şehidin nasıl yaralandığını anlatacak, son nefesinde söylediklerini canlandıracak sahnede ve bunu parayla satacak…

Büyük rezalet. Sahte gaziler var bir de; tankın üzerinde yanında çektirdikleri videolarla belediyeleri, bakanlıkları dolaşıp para tırtıklayanlar. ‘Olsun bakalım, düzelir geçer’ diyelim.

Bir de madalyonun öbür yüzü gereği; çok üstüne gitmemek lazım, büyütmemek lazım. Çünkü ciddi ciddi bu meseleye eğilirsek bunun adı ‘şehit satmaktır’, ‘gazi satmaktır’ ve bu çok fena rezil rüsva edilerek ibreti âlem için cezalandırılması gereken büyük bir suçtur. Ciddiye alırsak memleketi ayağa kaldırmamız lazım.

Umut edelim ki zamanla azalıp kendileri yok olsunlar.

15 Temmuz zaferinin bir başka ve belki de asıl fena yanı ise gâvurun kendini güncellemiş olması.

NATO’cu, Avrasya’cı, FETÖ’cü, Ulusalcı vs…

Yani bir türlü Türkiye’ci olamamış her ne zıkkımsa, komutansa işte bütün bu darbeciler eski klasik usulle artık darbe yapamayacaklarını gördüler. Ordular, darbecilikten asla vazgeçmez. Bu tarihte de böyleydi, bugün de böyle yarın da böyle olacak. Dünyanın bütün orduları darbecidir. Kimse numara yapmasın, ordularda kurmaylık sınıfı kendini halktan üstün görüp ‘devletin asıl sahibi biziz’ motivasyonuyla var olur. Bu motivasyonu alırsanız, ordu, ordu özelliğini yitirir ve askerler AVM’lerde özel güvenlik görevlisiyle aynı hale gelirler.

Kurmaysız ordu olmaz, ordusuz millet olmaz. Bu dünya da değil ordusuz kalmak, ordunun zayıflaması bile bir gecede bütün erkeklerin esir, kadınların köle olması demektir. O çok modern diye anlatılan Batı, sabaha karşı tecavüz edilmemiş kadın ve çocuk bırakmaz memlekette.

Her devlet bu tehlikeli çelişki için kendine göre çareler bulur. Mesela Amerika’da halkın silahlanması anayasal haktır. ABD’de sivillerin silah sahibi olmasıyla ilgili anayasa maddesi: “Düzenli bir milis gücü, hür bir eyaletin güvenliği için zorunlu olduğundan, halkın silah bulundurma ve taşıma hakkı ihlal edilmeyecektir” ABD Anayasası / Haklar Bildirgesi

ABD’de siviller silahlıdır ve Pentagon her darbeye heveslendiğinde hevesi kursağında kalır çünkü en iyimser simülasyonlarda bile ölüm çok fazla oluyor. Darbeyi yapsa ve milyonlarca sivili öldürse bile iç direnişinin devam edip yıllarca sürmesi içten bile değil. Üstelik ordu halka bir daha asla barışamayacak kadar makas açılmış oluyor.

Bu sayede askeri darbeler bir nebze olsa da engellenmiş oluyor ama her yıl ortalama 20 bin silahlı saldırı ve yaklaşık 15 bin insanın hayatını kaybetmesine de katlanmak zorunda kalıyor Amerika.

Avrupa devletlerinde ise askeri darbeye karşı önlemler çoğunlukla siyasi ve stratejik olarak orduların emir komuta zincirlerinin birden fazla odağa bağlanması olarak tercih ediliyor. Alternatif ordu kuran, polis teşkilatını ağır silahlarla güçlendirip orduya karşı tedbir olarak kullanan ülkeler de var.

Asker, Türkiye’de bir daha darbe yapmaya niyetlenir mi?

Kesinlikle evet. Fırsatını bulur bulmaz teşebbüs eder çünkü o bir ordu.

Üstelik 15 Temmuz sonrası işin rengini değiştirerek darbe yapacak. Hatalarından ders alacak, antibiyotiklere karşı kendini güncelleyen bakteriler gibi eskisinden daha sert, daha acımasız taktikle gelecek. Fakat bizim tedbirli ve uyanık olmamız gereken asıl konu ise dünyanın bütün darbeci ordularının hazırladığı, “Darbeyi olgunlaştırma süreci” olmalıdır.

Darbeyi olgunlaştırma süreçlerini ordular ve işbirliği yaptıkları dış güçler birlikte hazırlarlar. Ekonomiyi aksatacak suni krizler, çok kanlı terör olayları, halkı tedirgin etmek için sürekli “memleket kötüye gidiyor” diye bağıran kiralık gazeteciler, yol verilmiş mafyalar, silahlandırılmış sokak çeteleri her biri bizzat darbeci askerler tarafından yönetilen darbeyi olgunlaştırma aktörleridir.

İşte bir daha geldiklerinde darbeyi olgunlaştırma sürecinde de yapacakları da farklı olacaktır. 15 Temmuz gecesi milletin kazandığı büyük tecrübenin zıttını, darbeciler de kazandı.