15 Temmuz hadisesini doğru tanımlamak

Abone Ol

Her ne kadar “askerî darbe girişimi” olarak tanımlanıyorsa da hürriyetine, istiklaline ve istikbaline uzanan yabancı elin farkına varan milletimizin efsanevi bir direnişle püskürttüğü 15 Temmuz hadisesi esasen bir “işgal ve taksim girişimi”dir.

Akıllarını ve iradelerini bir heyulaya teslim etmiş, gruplarının çıkarı uğruna vatanını işgalcilere peşkeş çekmekten hazer etmeyen satılmışlar ile onları kullanan küresel sömürü çarkının sahipleri, 15 Temmuz 2016 Cuma günü Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın dirayetli liderliği ve milletimizin ferasetli direnişiyle derin bir hayal kırıklığı yaşamıştır.

İslam dünyasını ve dünya mazlumlarını sevince, Türkiye ve İslam düşmanlarını ise hüzne boğan bu şanlı direnişin 3. yıl dönümünde çok çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir. Bu bağlamda ben de 16 Temmuz Salı günü Yalova Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde bir konferans verdim. Konferansımda ana tema olarak belirlediğim “Küresel Kuşatmaya Direnen Türkiye” (1) isimli eserin kısa bir özetini geçen haftaki yazımda sizlere sunmuştum (2).

Bu haftaki yazımda, Yalova Üniversitesi Rektörlüğünce 16.07.2019 tarihinde Raif Dinçkök Kültür Merkezi’nde düzenlenen “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Paneli”ndeki (3) sunumların özetini aktarmakta yarar görüyorum.

Ülkemizin kıymetini bilmek: Birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmek

Panelin moderatörlüğünü üstlenen Rektörümüz Prof. Dr. Suat Cebeci, 15 Temmuz hadisesinin; içeriden ve iktidar değişimini amaçlayan bir darbe girişimi değil, bilakis ülkemizi Suriye, Irak ve Yemen gibi parçalayıp yağmalamayı amaçlayan dışarıdan bir girişim olduğunun altını çizdi:

“15 Temmuz, bize yöneltilen saldırılardan sadece biridir. Gezi ayaklanması, Kobani ayaklanması, Çukur savaşları gibi birçok girişimleri oldu, hiçbirini başaramadılar. Fenerbahçe sporcularına bile pusu attılar. Mermi sapabilir diye garantiye almak için domuz saçması kullandılar, şoför isabet aldı ama ölmedi. Otobüs viyadükten uçmadı, milyarlık sporcu ve yönetici takımı kurtuldu. Kaos çıkarıp taraftarları sokağa dökerek memleketi yıpratacaklardı. Bunların hiçbiri tutmayınca bilfiil müdahale etme kararı aldılar. Devletin kılcal damarlarına kadar kanser mikrobu gibi çöreklenmişlerdi. Ama başarılı olmadılar.

Türkiye’ye karşı ilan edilmemiş bir savaş sürmektedir. Finansal vd. savaşları kazanmak zorundayız. Tarihte üç kıtaya birden bin yıla yakın bir süre hükmeden kaç millet var? Allah birliğimizi ve dirliğimizi bozmasın.”

15 Temmuz gecesi İstanbul’da Yeşilköy’e koşan, hava meydanındaki direnişe destek vermek için kuleye yönelen zırhlı aracın önüne kendini atan gazimiz Vasfi Yılmaz, kısa konuşmasında şu o geceyi şu cümlelerle anlattı:

“Kuleyi ele geçiren darbecileri engellemek için kalabalık halinde ilerlemeye başladık. Tankın (sonradan öğrendik ki ZMA imiş) önünde durdum ama beni devirdi geçti. O gece İstanbul tekbirlerle manevi olarak yeniden fethedilmiştir. Hainler üzerine yemin ettikleri silahlarımızı çalarak asfalttaki, kaldırımdaki insanları ezdiler. Meclis, TÜRKSAT, Polis Okulu vd. stratejik yerleri bombaladılar. Bu hain kalkışma milletin direnişiyle durdurulmuştur.”

“Millî İrade ve Millî Şuur Sohbetleri” başlıklı sunumunu 50. kez Yalova’da gerçekleştiren tabip akademisyen Doç. Dr. Sezai Çelik, Sayın Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine Sapanca’dan kalkıp site sakinlerinden 7 kişiyle köprüye gitmiş ve yaralananlara ilk müdahaleyi yapmıştır:

“Cumhurbaşkanımızın tarihi çağrısı üzerine harekete geçtik. Hanımefendiler Cumhurbaşkanımızın konutunun bulunduğu bölgeye, biz birkaç kişi alenen ateş açıldığı bilgisi üzerine yürüyerek köprüye gittik. Bir çekici rastladı, üzerine doluştuk. Köprüde kurşun seli vardı. Ben bunların plastik mermi olduğunu düşünüyordum. Ama ilk yaralıyı görünce bunun G3 mermisi olduğunu anladım, arkadaşları uyardım.

Hiçbir alet-edevat yoktu, kanamaları durdurmak için çabaladım. Askerler hürmet edip bizi vurmazlar düşüncesiyle bayrağı sırtıma bağladım. Ama bez kalmayınca bayrağı da tampon için kullandım. Tampon yapıp ambulanslara bindiriyorduk yaralıları. 7 saat boyunca yaralılara müdahale ettim. Yaralıların taşınmasında vatandaşımızın da olağanüstü gayreti oldu.

Gördüğüm vahşet anlatılacak gibi değil. Kurtaramadıklarımız da var. 26 yıllık cerrahi hayatımda ilk kez hiçbir alet-edevat olmadan müdahale yapmak zorunda kalmıştım.

Gençlerin sabaha kadar bir taş bile atmadan yiğitçe duruşu çok önemli. Motosikletli 5 genç vardı. Yaralıları hızla alandan uzaklaştırıyorlardı. Bu şekilde 30 kişinin hayatının kurtulmasına vesile oldular. O gece köprüde 34 kişi şehit oldu, 318 kişi yaralandı. Bu gayret olmasaydı ölü sayısı çok daha yüksek olurdu.

Bir ara insanlar azalınca acaba korkup ya da yorulup gitmeye mi başladılar diye etrafa bakındım. Cemaatle sabah namazı kıldıklarına şahit oldum… Askerler teslim olana kadar dağılmadık.

Tank atışıyla yere yuvarlandık. Vurulacağını bile bile gençler yaralıları tutup uzaklaştırdılar. Bir motosikletli dayanamayıp tankların üstüne sürdü aracını, birkaç asker yoğun ateş ederek şehit ettiler onu. Cenazesini bile alamadık. Bu gençler zulmü asla sevmezdi, zalime asla meyletmezdi… Onlar Asım’ın nesliydi, çiğnerdi, çiğnenirdi, hakkı tutup kaldırırdı…

Peki FETÖ’nün nesli neredeydi? Eli silah tutanlar bizim karşımızdaydı. Teknik personeli önemli kurumlara girmeye çalışıyorlardı. Hastane sahipleri ve doktorları acil ışıklarını kapatıp hastaları kabul etmeyenlerdi.

Bu alçaklara taş bile atmamıştık. Elimizde bayraklarımız, dilimizde tekbirler… Ama onlar yirmişer dakika arayla bizi kurşun yağmuruna tuttular. Çünkü bizde iman, onlarda korku vardı.

Bu dertleri başımıza açan kim? Emperyalistlerin işbirlikçisi ve ayakçısı sahte hoca! “Çakı bile taşımazlar” demişti oysa. Kendisi ve askerleri nereye sığınmıştı? Düşmanımıza.

Motosikletli gençlerden birini sonradan zorlukla buldum, Ümraniye’de. Toplanın, bu millet sizi tanımak istiyor dedim. “Millet bilse ne olur bilmese ne olur, Allah biliyor ya…” dedi.

15 Temmuz gazisi Doç. Dr. Sezai Çelik görsellerle desteklediği sunumunu şu tavsiyeleriyle tamamladı:

“Evlatlarımıza sahip çıkalım, onları başkalarına çaldırmayalım. Yurduma alçaklar bu sefer içerden saldırdı. Ama Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi millî irade ve millî güç onları durdurdu. Mehmet Akif anlaşılmadan vatan sevgisi anlaşılmaz. Çok iyi okuyun onu. Biz her şeye ilahi perspektiften de bakmalıyız. İmtihanda sabredenlere müjdeler olsun… 15 Temmuz bizim için büyük bir imtihanmış. Bu imtihandan kimi geçti, kimi kaldı.

İnsana çalıştığının karşılığı vardır. Yani fiili dua gerekir. Bu da fiilen askerin karşısına dikilebilmektir. Çiftçi ekmeden ve sulamadan dua ederse olur mu? Bu fıtrat kanunlarına aykırı. Nerede bir kötülük görsek mutlaka karşısına dikilmemiz lazım. Yanlışı elimizle, gücümüz yetmiyorsa dilimizle düzeltmeliyiz. Ona da gücümüz yetmiyorsa buğzetmeliyiz. Bu da imanın en zayıf noktasıdır.”

Bu haftaki yazımızı, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın, 15 Temmuz münasebetiyle yayımladığı mesajıyla bitirelim:

“15 Temmuz, milletimizin maruz kaldığı en büyük ihanetlerden birinin yıldönümüdür. Referansını dinden aldığını iddia ederek yıllarca insanlarımızın temiz dinî duygularını hain emellerine alet eden bir terör şebekesi vatanımıza, birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize istiklal ve istikbalimize kastetmiştir.

Tarihten beri nice zorlukları aşan aziz milletimiz, yine büyük bir inanç, azim ve kararlılıkla; dinine, vatanına, milletine, özgürlüğüne ve hukuk düzenine sahip çıkmış, hain işgal girişimi, Allah’ın inayeti, idarecilerimizin dirayeti ve aziz milletimizin cesaretiyle, bütün dünyaya örnek olacak şanlı bir direnişle bertaraf edilmiştir.

Bugün, bütün açıklığıyla ortaya çıkmıştır ki, FETÖ, bütün kirli planlarını ve karanlık yüzünü, sapkınlık ve kötülüğünü din kisvesi altında gizlemeye çalışan dış güdümlü bir terör örgütüdür. İslam’ın bütün değerlerini tahrif ve tahrip ederek karanlık ve süfli amaçlarına alet eden, itikadi, amelî ve ahlâkî bir sapma hareketidir.

Kirli ve karanlık planları uğruna kendi halkı üzerine ateş açmaktan çekinmeyen bu terör çetesinin elebaşı ve müntesipleri dînî değerler ile aldattığı ve ağına düşürdüğü insanları militanlaştırarak kendi vatanına ve milletine ihanet eden canavarlar haline getirmiştir.

15 Temmuz hain darbe girişimi bir daha açıkça göstermiştir ki, din konusundaki cehalet, yanlış dînî bilgi birçok bireysel ve sosyal soruna neden olmakta, doğru şekilde karşılanmayan her türlü ihtiyaç istismara açık hale gelmektedir. Bu noktadan hareketle ifade etmeliyim ki dînimizi, kendi menfaatlerine alet edenlere, birlik ve beraberliğimizi, huzur ve kardeşliğimizi hedef alanlara karşı hep beraber daha dikkatli olmak zorundayız.

Bu itibarla, Diyanet İşleri Başkanlığı, insanımızın iyi niyet ve temiz duygularını istismar edenlere, İslam’ın kavramlarını kullanarak bozgunculuk yapanlara, yanlış bilgilerle din konusunda toplumumuzu ayrıştırma ve  aldatmaya yönelik bütün söylemlere ve faaliyetlere karşı üzerine düşen sorumlulukları yapmaya ve milletimizi bilgilendirmeye devam edecektir.

Bu vesileyle hain darbe girişimine karşı mücadele ederken canını feda eden şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet; gazilerimize sağlık ve afiyet diliyor, gösterdiği büyük cesaret ve mücadeleden dolayı aziz milletimize şükranlarımı sunuyorum.” (4).

Kaynaklar:

Güngör, Fethi. (2019). “Küresel Kuşatmaya Topyekûn Direnmek”. Diriliş Postası, https://www.dirilispostasi.com/makale/kuresel-kusatmaya-topyekun-direnmek-5d2cf61a0c0f014b7c40908b, 16.07.2019Çav, Erkan. (2017). Küresel Kuşatmaya Direnen Türkiye: Vesayet, Operasyonlar, FETÖ, 15 Temmuz İstiklal Mücadelesi, 2002-2017 Olaylar ve Süreçler. Piya Yayınları: İstanbul, 596 s.

https://twitter.com/hashtag/K%C3%BCreselKu%C5%9FatmayaDirenenT%C3%BCrkiye?src=hash, 13.02.2108.

Yalova Üniversitesi. (2019). “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Paneli”. Raif Dinçkök Kültür Merkezi, , 16.07.2019.Erbaş, Ali. (2019). “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Mesajı”.

, 11.07.2019. DiyanetTV, , 14.07.2019.

TÜRKİYE’Yİ İŞGAL VE TAKSİM GİRİŞİMİ, 15 TEMMUZ, ASKERÎ DARBE GİRİŞİMİ, FETÖ,