Bugün 28 Şubat.
Bundan 22 yıl evvel bugün Milli Güvenlik Kurulu’nda 18 maddelik bir bildiri yayımlandı. Bu bildiri kara günlerin başlangıcıydı. Uzun zamandır Batı Çalışma Grubu denen omuzu kalabalık bir avuç adam toplumu esir almaya ve ona yeni bir balans ayarı çekmeye hazırlanmıştı. Yapılacaklar uzun zaman önce planlanmıştı. Bunun için ince ayarlı detaylı eylem planları ortaya kondu. İlk işaret fişeklerinden biri aydınlık adına bir dakika karanlık eylemiydi. Karanlık adamların karanlık odaklarla işbirliği yaparak hazırladığı bu şeytanca hareket başarılı oldu. Bu ne yaman çelişki idi. Aydınlık için karanlık, karanlık için aydınlık…
Bu bildiri milletimizin tarihine, kültürüne, medeniyetine uygulanacak soykırımın ayak sesleriydi. Kuklalar eliyle toplumun ne kadar kutsalı varsa “irtica geliyor” diyerek onlara saldırıldı. Evet, irtica geliyordu ama bu arkaik, eyyamcı, derdi davası olmayan adamların eliyle geliyordu. Yok etmeye odaklanmış kafalar sosyal, siyasi, iktisadi alanın talanına adamışlardı kendilerini. Dertleri kendi küçük çıkarlarını korumaktı. Toplum düzeninin çökmesi onların umurunda değildi. Onlar bankaları hortumlamak, holdinglere danışman olmak peşinde idiler. Milli Güvenlik Kurulu’nda rakı istemek bir adamın meselelere nereden baktığının işareti değil midir? Midesi kadar adam…
Geçen hafta Birlik Vakfı’nda 28 Şubat “Küresel Darbe” başlıklı panele Yaşar Karayel, Cüneyt Toraman ve ben konuşmacı olarak katıldık. Soğuk ve yağmurlu bir Cumartesi günü 22 yıl önce gerçekleşen olayı kim dinlemeye gelir diye içimden geçirdim. Ama yanılmışım salon doluydu ve hatta gelenlerin bir kısmına yer kalmadı. İki sınıf dinleyicinin varlığı dikkatimi çekti. 28 Şubatı yaşayanlar ve gençler. Yaşayanlar arasında Av. Mehmet Alacacı, Av. Necati Ceylan, İstanbul Milletvekilleri Hasan Turan, Ahmet Hamdi Çamlı, Eski milletvekili Selami Uzun, Gazeteci Hüseyin Öztürk, Birlik Vakfı İstanbul Şube Başkanı Hüseyin Öztürk, Haluk İmamoğlu…
Kıymetli büyüklerim darbelerden ve 28 Şubat’ın küresel bir darbe olduğundan söz ederek yaşananları anlattılar. Ben de 28 Şubat sürecinde MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Basın Komisyonu Başkanı olarak yaşadıklarımdan örnekler sunmaya çalıştım. Başörtüsü, İmam Hatipler, Kur’an Kurslarına yapılan saldırlar karşısında isyan ediyor ancak çok az şey yapabiliyorduk. Bu konuyla ilgili çok sayıda hatıram var ama bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum.
Medya işiyle uğraşmamız nedeniyle birkaç film yaparak bu kötü gidişe dur demeye çalıştık. Toplantıya davet edilince yaptığımız filmlerden birini arşivden çıkarttırdım. Yaklaşık 8 dakikalık filmden bir özet göstererek hafızaları tazelemek istedim. Uzun zamandır arşivde duran epeyce grenlenmiş filmi seyredince kısaltmaya kıyamadım. Tamamını toplantıda seyrettik. Herkesin hafızası tekrar canlandı ve duygulandık.
Bu kısa filmde dünyanın en büyük el ele zincirinden görüntüler, İstanbul Üniversite’sinin önündeki mahşeri kalabalık, Rektör Kemal Alemdaroğlu’nun talihsiz açıklamaları, mahkeme salonları, meşaleli yürüyüşler… Pankartlardan en çok dikkati çeken “Rektör Kışlana Dön” idi. Kötü günlerdi ancak safların belli olduğu zamanlardı. Film Anadolu’yu dolaştı. Bir iki yerde müsadere edildi, gösterim cihazına el konuldu.
28 Şubat’ın kudretli generallerinden birinin söylediği gibi 1000 yıl sürecek süreç 5 yıl sürdü. Bu işi yapanlar tarihin çöp sepetinde yerini aldı. Peki, biz ne kadar ders aldık? Ders almadığımız için 15 Temmuz’u yaşadık. 28 Şubatları, 15 Temmuzları tekrar yaşamamak için ibret nazarıyla tarihi okumakta fayda vardır.