Şimdi o üzerindeki rehaveti yavaşça bir kenara bırak ve 1 Kasım seçimlerine odaklan. Sen kolları sıvamazsan, ben sıvamazsam, biz sıvamazsak bu iş olmayacak çünkü.
Kolları sıvayıp meydanlara ulu orta atılmakla da olmuyor. Düzenli olarak ziyaret ettiğin seçmenlerini 4 ay önce ziyaret etmiştin. Seni özlediklerini sanmıyorum. Başka yöntemler dene.
Hani o astığın bayraklar var ya, hepimizin aklında. 4 ayda unutmuş olamayız değil mi? Boşuna masraf yapma, sokakları da kirletme. “Çevreciyiz, o yüzden bayraksızız” diye bir slogan bul. Astığın bayraklardan daha çok dikkat çeker. Bana güven!
Algı yönetimini ters yüz etmeyi bilmiyorsan, meydanlara hiç çıkma. Meydan savaşı değil, algı savaşı veriyoruz. Algı savaşı nasıl verilir, o konuda bir doküman edin. Veya kendi stratejini belirle.
İki güzel kliple, bir boy gazete reklamıyla kimse kimseye oy vermez. Paranı bunlara harcayacağına, algıyı yönetmeye harca.
Mesela gazetelere boy boy verdiğin reklam parasıyla, yalan haberleri ortaya koyacak netlikte haberler hazırlat. Bundan büyük reklam mı olur?
Tekzip yasasının çoktan revize edilmesi gerekiyordu. Yalan haber manşetten veriliyorsa, tekzip de manşetten verilmeli. Aynı punto, aynı sayfa. Gazetenin iç sayfalarına iliştirilmiş tekzipleri kimse okumuyor.
Tabii bu da yetmez. Çünkü yalan haberler küçük küçük sitelerde yayılmaya başlıyor ilkin. Sosyal medyadaki ünlüler de destekledi mi, bir anda ulusal medyaya sıçrıyor. Bununla ilgili “neler yapabilirsin” diye bir düşün.
Yalan haberleri anında ortaya çıkartıp, bunu yayacak bir tim kur. Seçim çalışması için başka da bir şey yapmana gerek kalmayacak. Gerçekleri öğrenmek yüzde onluk kesime yeter de artar bile. Yüzde kırk, zaten biliyor.
Anında ortaya çıkartmayı başardığın (tabii ki başarabilirsen) yalan haberlerin gerçeğini, sosyal medyada yay. O yalan haberi yayan ünlülerle birlikte tt listesine oturt. Gündemi avucunda tut.
Çalışacaksan böyle çalış. Kapı kapı kendi seçmenini ziyaret etme dönemi çoktan bitti. Stratejik çalışmalar yapmaya bak. Gerekirse ekibini yenile.
Sen de komşuna bir sor bakalım, fikrini niye değiştirmiş? “Bana ne, ne hali varsa görsün!” deme. Onun hali, bizim halimiz oluyor sonra. Batarsak, birlikte batıyoruz. Anla!