Mustafa Aydın / Analiz -
"Senin iktidar dediğin şey nedir, 20 yaşında ben onu devireceğimi yerine başkasını kuracağımı planlamış insanım.”
Bu sözler firari örgüt lideri Fetullah Gülen’e ait. O dönem maaşları CIA tarafından ödenen, mekân olarak da JUSMMAT (Joint US Military Mission for Aid to Turkey, "Türkiye'ye Yardım için Ortak ABD Askeri Kurulu") binasını kullanan Özel Harp Dairesi tarafından devşirildikten sonra aldığı “devirme” eğitiminin kendi ağzından itirafı. Bekir Berk ve Fetullah Gülen’in o dönem NATO-Gladio güdümlü ÖHD elemanı olduklarını tescil eden MİT belgesini Yeni Şafak gazetesi, Milli Birlik Komitesi üyesi Şükran Özkaya’nın evrak-ı metrûkesinden bularak yayınlamıştı.
Gülen, Erzurum’da devşirildiği daha o yıllarda yine ÖHD güdümlü Komünizmle Mücadele Dernekleri şemsiyesi altında faaliyet yürütmüş; dışarıdan bakıldığında “cezbeli genç ve tek başına bir imam” gibi lanse edilmiş; ancak kendisini seçip yetiştirenlerin fevkaladeden himayeleriyle o günlerden itibaren büyüyüp serpilmişti. Yıllardır kendini “Mesih” ya da “kader yazan kişi” olarak lanse ettiren Gülen, sapkın inancı ve bugün bile çözülememiş masonik örgütlenme yapısıyla bu toprakların “endemik” bir türü değil, tamamen GDO’lu, küresel hâmîlerinin güdümünde serpilmiş bir zararlı türdü. Aynen İngilizlerin Sudan’a diktikleri ve kesildikçe araziye daha da yayılan, bölgedeki tüm su kaynaklarını tüketen ve zırai olarak mücadele edilmesi imkansız zararlı kaktüs türü gibi.
Adalet Partisi Kastamonu milletvekili Fethi Acar’ın (1977-1980) tespiti kitabın ortasındandı:
“Gülen, Amerika’nın planı. Cemal Gürsel bu zata diyor ki ‘Git Erzurum’a Komünizmle mücadele derneğinin şubesini aç.’ Bu zat da bu derneğin şubesini açtıktan sonra askerlerin bünyesine giriyor. 1961 yılından itibaren bu projenin içindedir. 1980’den sonra şeklen aranmıştır. Özellikle ara dönemler bu zatı hep kollamıştır. Gülen, ara dönemlerin kucağında yetişti.”
Gülen’i CIA ve FBI’ya lanse edenler arasında Kasım Gülek de vardı. CHP Genel Sekreteri Gülek, 27 Mayıs’tan önce iş adamı Vehbi Koç’a bir mektup yazarak İsmet İnönü'den naklen yakın bir zamanda ordunun darbe yapacağını müjdeleyen isimdi. Gülek, Koç’a, “İnönü, ‘Sabretsin. Orduda hareketlenme var. Menderes’in diktatörlüğüne son verecekler. Zamanı kolluyorlar” dediğini yazıyordu. Beylikdüzü’ndeki devasa araziyi FETÖ’ye hibe eden Gülek, Gülen’i himaye eden en önemli isimler arasında yer alıyordu. İşte Gülen ve içinde yer aldığı darbe kumpasları.
TALAT AYDEMİR OLAYI
Gülen, Küçük Dünyam’da, 22 Şubat 1962’deki Aydemir darbesine nasıl karıştığını anlatırken, “Radyoevini bir onlar, bir bizim taraf teslim alıyordu. Önce ihtilâl ilan ediliyor, ardından asiler bastırıldı, deniyordu” diye anlatıyordu. Peki 1963’teki ikinci isyan sonrası Kara Harb Okulu’ndan atılan; önce MİT ardından CIA-BND’ye angaje olup FETÖ’nün CEO’luğunu yapan; ayrıca Ruzi Nazar ve 12 Mart muhtırası öncesinde yaşanan karışıklıkların “mikser”i CIA İstanbul İstasyon Şefi Duane Clarridge’le “samimi dost” olan eleman kimdi? Tabii ki Enver Altaylı! Gülen’in en önemli yol arkadaşı Altaylı, Aydemir’in ekibinden bir isyancıydı.
12 MART, FUAT DOĞU, VEHBİ KOÇ, YAŞAR TUNAGÜR
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapordan:
“1971 yılında Vehbi Koç’un evinde bir toplantı düzenlendiği ve bu toplantıya Fetullah Gülen, Vehbi Koç, dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür ve aralarında TSK mensubu olan önemli isimlerin katıldığı iddia edilmiştir. MİT ile ilişkili olduğu düşünülen Yaşar Tunagür, Edirne’deki vaizliği sırasında Gülen’le tanışıp derin bir dostluk kurmuş ve Gülen’i himayesine almıştır. 1970’li yıllarda Fetullah Gülen’in Komünizmle Mücadele Derneği üzerinden ABD istihbaratı ile birlikte hareket eden MİT’e angaje edildiği ve Gülen örgütlenmesinin ABD-MİT iş birliği ile kurdurulduğu iddia edilmekte ve söz konusu toplantı bu iddianın en kuvvetli delillerinden biri olarak değerlendirilmektedir”
Yaşar Tunagür, Fetullah Gülen gibi bir mason. Fuat Doğu ise, eski milletvekili Selçuk Özdağ’a, “Ben MİT Müsteşarlığı yapmadım, CIA’in şube müdürlüğünü yaptım” diyen ve Yeşil Gladio’nun kuruluşundaki yerli “yüklenici”lerden.
12 EYLÜL SIZINTI SON KARAKOL
Safvet Senih yani Abdullah Aymaz, Sızıntı’nın Haziran 1980 tarihli sayısında “Nevbahar Mesajı” başlıklı bir yazı yazmış ve gelecek darbeyi aylar öncesinden duyurup alkışlamıştı. Firari Önder Aytaç’ın, “30 yıldır parası toplanan kurbanlar kesilmemiş, fetvasını da Abdullah Aymaz vermiş!” dediği örgütün “kara kutu”su. İtalyan gazeteci Leo Lyon Zagami’nin “Beni de aralarına almışlardı” diye itiraf edip, fotoğraflarla ifşa ettiği “Müslüman İllüminati” üyesi. Aymaz, 29 Şubat 2016 tarihli yazısında "Nevbahar mesajı" yazısını alıntılıyor, sonuna da "Şimdi de 36 sene sonra, diyorum ki: Yusuflara müjdeler olsun!" diye bitiriyordu.
Gülen ise, 12 Eylül darbesini ve elebaşısı Kenan Evren’i Sızıntı’da, “İşte şimdi, bin bir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen” sözleriyle övüyordu.
Gülen, 12 Eylül 1980 askeri darbesini, “Tuğa selam, sancağa selam ve ölçülerimiz içinde onu tutan yüce başa binlerce selam!” ifadeleriyle kutsuyordu.
Gülen, daha sonra milyonlarca insanın hakkı ve kanı elinde olan Evren’i “din kültürü” derslerini okullarda mecburi ders yaptığı için “cennetlik” de ilan edecekti.
28 ŞUBAT CUNTASININ YANCI MOLLASI!
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, kendisine bağlı basın-yayın organları aracılığıyla Refah Partisi ile DYP arasında kurulan 54'üncü Hükümet'in (Refah-Yol) istifasıyla sonuçlanan 28 Şubat 1997 "postmodern darbe" sürecinde de yer aldı. Gülen, 16 Nisan 1997'de ulusal bir kanala verdiği röportajda darbe girişimine yeltenen askerlerin anayasanın kendilerine verdiği yetkiyi kullandıklarını iddia etmişti.
Temmuz 2021’de hayatta olanları müebbet hapis cezasına çarptırılan cuntacı paşalar için "demokrat" diyecek kadar ileri giden Gülen, "Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar, konumlarının gereğini, anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat" diyordu.
Gülen, Erbakan’ın görevi bırakması gerektiğini söylüyor, bu sözleri gazetelerde "Beceremediniz, artık bırakın" başlığıyla duyuruluyordu. Yine RP’nin “seçim sath-ı mailinde kapatılması gerektiği” gibi utanç duyulacak akıllar veriyordu.
Fetullah Gülen, 16 Nisan 1997'de yine bir televizyon programında hükümeti devirmeye yönelik Milli Güvenlik Kurulu kararları için "İslami usullere göre değerlendirildiğinde bu bir içtihattır" diyerek, "İsabet ederlerse iki, hata yapsalar bile bir sevap alırlar” ifadelerini kullanıyordu.
Refah-Yol hükümetinin istifasıyla sonuçlanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinden övgüyle bahseden firari örgüt lideri Gülen, Samanyolu TV'deki 29 Mart 1997'deki programda cuntayı şu sözlerle destekliyordu:
"Bugün Türkiye'yi idare edenler, gerekli performansı ortaya koyamadılar zannediyorum. Ülkemiz kriz içinde. Bu krizi gücü temsil edenler önlemelidir. 'Bu hükümeti değiştirin' demek daha demokratik olur. Askeriye 'muhtıra verdi' diye suçlanmak isteniyor. Askerler isteselerdi, 'Bu, böyle olacak' diyebilirlerdi. Oturup onlarla meseleyi altı saat mülahaza etmezlerdi. Demokratik yollarla problemler çözülsün istediler."
GÜLEN, CIA İLE GÖRÜŞMESİNİ ANLATIYOR
Fetullah Gülen, 1988 yılında ABD’den geldiğinde mahrem imamlarına dönük bir konuşma yapıyor. Bu konuşmayı kamuoyuna Nurettin Veren ATV’de ifşa etti. Konuşmada Gülen, Türkiye ve bölgedeki 20’ye yakın ülkenin bölünme planlarından bahsedildiğini, CIA’in kendisiyle de görüşüp tavırlarını merak ettiğini anlatıyor. Gülen, “kendi mülahazalarının kabul edilmesi halinde” Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerin parçalanma projesinde yer alacaklarını daha 1988’de ifade ediyor.
“HAÇLILAR SİZE ZARAR VERMEZ!”
Gülen’in, “Haçlılar ülkenizi işgal etse kadınlarınıza zarar vermez” sözünü sadece Türkiye’deki kitlesine hitaben söylenmiş bir söz olarak düşünmeyin. FETÖ’nün güdümüne girmiş, çöreklendiği tüm 3. Dünya ülkelerindeki haşhaşilere izletilen ve şuur altlarına yerleştirilen bir fikir bu. NATO-Vatikan iş birliğiyle gerçekleşen tüm işgal ve darbelerde, faaliyette bulunduğu her ülkede FETÖ’nün de dahli ve o ihanet uygulamalarına desteği var. Sarışın-mavi gözlü batılıların asla giremeyeceği, girse de rahat hareket edemeyeceği kritik ülke ve bölgelerde Anadolu’dan devşirilmiş karayağız delikanlılar paravan ve maske olarak kullanılıyor.
1993 ÖRTÜLÜ DARBE SÜRECİNDE FETÖ
1993, sıradışı suikastler ve kanlı olaylarıyla yakın tarihin en önemli yıllarından birini oluşturuyor. 24 Ocak - Uğur Mumcu, 5 Şubat - Adnan Kahveci, 17 Şubat - Eşref Bitlis, 17 Nisan - Cumhurbaşkanı Turgut Özal öldürüldü. Ve yerine “müesses nizam”ın 33’üncü dereceden şovalyesi Süleyman Demirel cumhurbaşkanı oluverdi. 1993’de Madımak, Başbağlar’daki katliamlarla bir mezhep savaşı çıkarılmak istendi ve hükümetin “Kürt Meselesi’nde açılım yapma planı” 38 askerin öldürüldüğü Yavi katliamı ile bitirildi.
Özal’ın ölümünde tüm şaibeler üzerinde yoğunlaşan o gece nöbetçi olan askeri hekim Mustafa Sarsılmaz, 1986'da tabip üsteğmen iken Isparta civarında FETÖ elebaşı Gülen’le aynı arabada gözaltına alınmıştı. 15 Temmuz darbesi sonrası ABD’ye firar eden Sarsılmaz, 2012'de Cihan Haber Ajansına verdiği röportajda, Özal'dan saç veya kan örneği almamasını “basiretim bağlanmıştı” sözleriyle izah etmeye çalışmıştı. Bugün artık Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy cinayetlerinin ardında emniyet ve istihbarata yuvalanıp “İkinci Cumhuriyetçi” liberal klikle birlikte hareket eden FETÖcülerin rol aldığı her geçen gün daha da ortaya çıkıyor. 90'lı yılların o faili meçhul cinayetleri aslında Cumhuriyet gazetesi içinde yaşanan köklü ekol kavgasının dışarıya yansımış hali gibiydi. 15 Temmuz öncesi ve sonrasında da birlikte hareket eden küreselci-Sorosçu-liberal kanada FETÖ’cü güvenlik bürokrasisinin sağladığı dış destekti. Liberal kanadın önündeki engeller sansasyonel şekilde elimine edilmişti.
15 TEMMUZ ÖNCESİ KAOS SÜRECİ
FETÖ, 15 Temmuz’a gelene kadar kaset ifşaları ve ses dosyaları ile MHP’li vekiller ve Deniz Baykal dahil engel olarak gördüğü siyasileri kolayca bertaraf edebiliyordu. O süreçte 1999 “kaset fırtınası”nda Gülen aleyhine “düğmeye basan” Ali Kırca da bir “mahrem” ifşa ile bu konuda nasibini alıyor ve TV dünyasından dışlanıyordu.
FETÖ, Mavi Marmara’nın rövanşı olarak 7 Şubat 2012’de MİT kumpasıyla Hakan Fidan’ı hedef almıştı. Olmadı. Haziran 2013’de Gezi olayları, ardından 17-25 Aralık yolsuzluk kılıflı emniyet darbesini yaptılar. Yine olmadı. Ocak 2014’te ise bu kez MİT TIR’ları kumpasıyla atağa geçtiler. Ancak isteklerine yine ulaşamadılar. Bu süreçte Vezneciler, Reyhanlı, Diyarbakır, Vodafon Park, Ankara Garı, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaşanan bombalı ve silahlı saldırılar kaos ve darbeye yönelikti.
Soros destekli Gezi kalkışmasından sonra FETÖ Birleşik Haziran Hareketi ile ittifak yapmış, Savcı Selim Kiraz’ın şehit edildiği süreçte ise anarşist ve mezhepçi kliğin avukatlığına soyunmuştu. Savcı Kiraz’ın vahşice öldürüldüğü gün Türkiye’nin büyük bölümü FETÖcü bürokratların operasyonuyla elektriksiz bırakılmış ve karanlığa boğulmuştu. Bu, NATO-Gladio çetesinin Erdoğan’a verdiği çok büyük bir göz dağıydı. Güneydoğu’nun yangın yerine dönmesine sebep olan Hendek eylemleri ve öncesindeki 6-8 Ekim 2014 olayları da FETÖ-PKK ittifakının sonucuydu. Hiçbiri amacına ulaşamayınca FETÖ ve paydaşları için tek çıkış yolu kalmıştı: Askeri darbe.
ABD VE NATO’DAN DARBECİ FETÖ’YE AÇIK DESTEK
BOP Haritası’nın müellifi Emekli Albay Ralph Peters, darbe girişimi gecesi yorumculuk yaptığı Fox News’te, “Darbe başarılı olsaydı biz kazanacaktık!” diyordu. Aynı şekilde, darbenin çökertildiği daha ilk saatlerde ABD FETÖ’cü darbe girişiminin ardından CENTCOM Komutanı General Joseph Votel; “Bizim iyi müttefiklerimiz ya hapse atıldı, ya da görevden alındı” açıklamasında bulundu.
KIVAM-KIYAM-HERAKLİT
Fetullah Gülen’in 50 yıllık “örgüt mitolojisi”nde “kıvam” kelimesinin ayrı bir yeri vardır. Gülen, “mahrem” birimlere sızdırdığı fedailerini “kıvam” kelimesiyle motive etti. Kıvam, onun dilinde “kıyam” gününün müteradifi idi. Kıvama gelmeden kıyam edilmemeli idi. Sızdırılan videosunda olduğu gibi en ince kılcallara kadar girilmeli, “Kıvam Günü” için sabırlı olunmalı idi. 15 Temmuz öncesinde Gülen ve ekibi aşırı şımarık ve kibirli oluşlarının etkisiyle peş peşe darbe tehditlerinde bulundular. Yunan mitolojisindeki yarı insan yarı tanrı kimlikli Herkül’ün adını alan vaaz sitelerinde darbe öncesinde TSK içindeki özel ekip tekrar tekrar motive edildi. “Heraklit’i Beklerken” başlıklı hutbeler okutuldu. Heraklit, düzenin ancak bir kaos sonrası oluşabileceği fikrini savunan bir eski Yunan filozofu. Kendisi de bir mason olan Gülen’in Masonluğun “ordo ab chao” yani "kaostan gelen düzen" fikrine sahip olması gayet normaldi.
NERDE FETÖ ORDA DARBE VE KAOS!
MİT İstanbul Bölge eski Başkanı Osman Nuri Gündeş, “İhtilallerin ve Anarşinin Yakın Tanığı” kitabında Avrasya’daki Gülen okullarının anadili İngilizce olan ve öğretmen kisvesi altında görev yapan 130 CIA ajanına üs sağladığını anlatıyordu. Aynı şekilde MİT eski Müsteşarı Emre Taner’in Darbeleri Araştırma Komisyonu’na ifade ettiği, “Gizli servisten alınan talimatlarla bu iş yürüyor, bu kadar açık” sözleri de son derece önemliydi:
KIRGIZİSTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kırgızistan ziyaretinde 1 Eylül 2019 günü şunları söylemişti:
“Kardeşsek, çektiğimizi kardeşlerimizin çekmesini istemeyiz. Çünkü biz darbe yedik, aynı darbeyi Kırgızistan yesin istemeyiz. Bunlar askeriyeye sızarlar, polis teşkilatına sızarlar, devletin bütün mekanizmalarının içine sızarlar ve oralardan da aynı darbeyi burada da yaparlar.”
Erdoğan’a “abi” diyen eski devlet başkanı Atambayev ise FETÖ’nün yılmaz bir destekçisiydi. Ancak Ocak 2021’de yapılan seçimleri Sadyr Caparov, oyların yüzde 80’ini alarak kazandı. FETÖ Orta Asya İmamı Orhan İnandı’yı da Türkiye’yi ziyareti öncesi Ankara’ya “paketleterek” bir jest yapmış oldu. FETÖ, Kırgızistan’da hâlâ çok etkin.
ÖZBEKİSTAN: FETÖ, 15 Temmuz darbe girşiminin provasını 1999 yılının şubat ayında Özbekistan’da yapmıştı. Hedef, Devlet Başkanı İslam Kerimov’du. Senaryo aynıydı. FETÖcüler, Kerimov’a suikast planlamıştı. Özbek yetkililer araştırmalar sonunda FETÖ elebaşı Gülen’in CIA ile bağlantısını keşfettiler. FETÖ liderinin buradaki okullarına gönderdiği 70 öğretmenin ABD’nin kırmızı ve yeşil pasaportuna sahip siyasi statülü kişiler olduğu ve bu ülkeye “ABD Dostluk Köprüsü” adlı gizli bir yapılanma adıyla geldikleri anlaşıldı.
Darbe girişimini eski FBI danışmanı Profesör Paul Williams “Gladyo Operasyonu: Vatikan, CIA ve Mafya arasındaki kutsal olmayan ittifak” adlı kitabında en ince ayrıntılarına kadar anlattı. Williams, “Darbe girişiminin arkasında FETÖ okullarında öğretmen maskesiyle görevli 70 CIA çalışanı vardı.” Ifadelerini kullandı. Kerimov’un talimatı üzerine okullar kapatıldı ve çok sayıda örgüt yöneticisi tutuklandı.
MISIR: FETÖ’cüler halkın oylarıyla seçilen Muhammed Mursi’yi darbeyle deviren ve Rabia meydanında binlerce insanı vahşice öldürten General Sisi’yi açıktan destekledi. Gülen, Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı tenzih ettiği gibi, binlerce Mısırlıyı acımasızca katleden Sisi’yi övdü. Gülen’le röportaj yapan Mısırlı gazeteci El Dihi, Gülen’in Sisi için “muhlis ve halkının çıkarına çalışan biri” şeklinde övgüler dizdiğini ve Sisi’ye dua ettiğini aktardı. Röportajı yapan TEN TV’nin sunucusu El Dihi, bir gazeteye, “Gülen’le ABD istihbaratının himayesinde söyleşi gerçekleştirdiklerini” vurguluyordu.
11 EYLÜL KOMPLOSU VE FETÖ
FBI’da tercüman olarak çalışırken kurumun 11 Eylül saldırıları ile ilgili önceden yeterli bilgiye sahip olduğunu, bu konuyu ortaya koyan tercümelerininin FBI tarafından silindiğini ifşa eden Sibel Edmonds, “Gladio-B” adında bir yapıdan söz ediyordu. Edmonds, 11 Eylül saldırıları öncesi bu komploya bazı Türklerin de katıldığını tespit ettiğini, ancak konuştuğu için işinden olduğunu söylüyordu. Edmonds, Fetullah Gülen’in CIA ve FBI korumasında olduğunu vurgulayıp, onu “yaşayan en önemli terörist” olarak tanımlıyordu. Edmonds, özellikle FBI Başkanı Robert Mueller’in Gülen’le temas halinde olduğunu ilan ediyordu.