GÖKHAN EREK / ÖZEL HABER

Türkiye Darbeler Tarihi’ne ‘Post Modern Darbe’ olarak geçen 28 Şubat Darbesi’nin üzerinden 27 yıl geçti. Halkın özgür iradesine ‘Demokrasiye balans ayarı yaptık’ diyen yersiz zihniyet, tarihin kirli ve tozlu sayfalarında yerini aldı.

Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Adnan Küçük, 28 Şubatta yaşananları, 28 Şubat’ın yapılma gerekçelerini, 28 Şubat Süreci’nde yaşanan hukuki haksızlıkları ve tekrardan aynı kaos ortamının yaşanmaması için alınması gereken tedbirleri Diriliş Postası’na değerlendirdi.

“VESAYET KURUMU OLARAK GÖRMÜŞLERDİR”

Türkiye’de asker-siyaset ilişkilerinin, Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana hep sorunlu olduğunu hatırlatan Dr. Küçük, “Modernizasyon işlemlerinin ilk gerçekleştirildiği kurum olan orduda görev yapan askerler, hem siyasete ve devlet yönetimine ilgi duymuşlar, hem de sivil yönetime güvenmemişler, kendilerini hep vesayet kurumu olarak görmüşlerdir.” şeklinde konuştu.

HASTALIKLI ZİHNİYET!

Askeri bürokraside var olan hastalıklı zihniyetin, tek yanlı olmadığını dile getiren Dr. Küçük, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Vesayetçi zihniyete omuz veren çoğu sivil paşalar, aydınlar, medya etkili çevrelerden de, askerlerin bu ilgisine, çeşitli şekillerde gerçekleşen askeri müdahalelere etkin destekler gelmiştir. Bazı müdahaleler burada sözü edilen çevrelerle işbirliği içinde yapılmıştır.” dedi.

MÜDAHALEDEN ÇEKİNMEDİLER!

Dr. Küçük, bazı sivil çevrelerin desteğini alan vesayetçi odakların; halkın geniş kesimlerini, kendi kurguladıkları, otoriter, militan, dışlayıcı, laik cumhuriyetle barışık görmediklerini belirterek, “Bu sistemi korumak için ya doğrudan ya da dolaylı yollarla müdahale etmekten kaçınmamışlardır.” ifadelerini kullandı.

Çorluspor Teknik Direktörü silahlı saldırıda hayatını kaybetti Çorluspor Teknik Direktörü silahlı saldırıda hayatını kaybetti

“KORUNMAK İSTENEN DEMOKRATİK CUMHURİYET DEĞİL”

Dr. Küçük, 28 Şubat post-modern darbesini gerçekleştirenlerin, halkın geniş dindar kesimlerini, otoriter, militan, dışlayıcı laik cumhuriyet sistemine düşman olarak gördükleri için, sürekli bu sistemi korumak amaçlı olarak hareket ettiklerini söyleyip şunları kaydetti, “Bu zihniyet mensuplarına göre, otoriter, militan, dışlayıcı laik cumhuriyetin sahibi kendileridir. Kurguladıkları sistemin kurucu unsuru olarak gördükleri vatandaşlar, toplumun küçük bir azınlığını teşkil etmektedir. Bu vesayetçi azınlığın korumak istediği rejimin adı, demokratik cumhuriyet değil, toplumun geniş kesimlerini ötekileştiren, toplumu fiilen beyaz Türkler-siyah Türkler şeklinde ikiye ayırıp, sistemin kurucusu olarak beyaz Türkleri gören ve beyaz Türklere tanıdıkları hakları siyah Türklere tanımak istemeyen, ayrımcı, imtiyazcı bir azınlıkla bütünleşen otoriter cumhuriyettir.”

BİRDEN ORTAYA ÇIKMADILAR!

Dr. Küçük, 28 Şubat post-modern darbesini gerçekleştirenlerin, birden ortaya çıkmadığını vurgulayıp, “28 Şubat darbecileri, son yüzyıldan fazla süredir devam eden bir zihniyetin devamıdır. Sultan Abdülaziz intihar süsü verilerek katledildikten sonra V. Murat’ı tahta geçiren ve daha sonra da akıl hastası raporu verilmesi sağlanarak V. Murad’ı tahttan indirerek II. Abdülhamid’i tahta çıkaranlarla, 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerini yapanlar, 12 Mart 1971 muhtırasını verenler ve 28 Şubat post modern darbecileri aynı zihniyeti temsil etmektedirler.” diye konuştu. 

NEDEN YAPTILAR?

Dr. Küçük, 28 Şubat post-modern darbesinin, vesayetçi darbeciler tarafından, halkın büyük kesimlerini, özellikle de dindar kesimleri, devamını sağlamayı amaçladıkları otoriter, militan, dışlayıcı, laik cumhuriyet rejimi açısından tehlikeli gördükleri, geniş halk kesimlerinin desteğini alan hükümetin, geniş toplumsal destek ve güçle cumhuriyeti demokrasiye kaydıracağı kaygısıyla yapıldığını söyledi. 

DEMOKRASİ KAYGILARI YOKTU

28 Şubatçıların, demokrasi kaygısı olmadığını belirten Dr. Küçük, “Bir diğer ifadeyle, 28 Şubat, dindar bir neslin yetişmesine mutlak olarak karşı olan, yukarıdan aşağıya dini hassasiyetleri rafa kaldıran seküler bir toplum inşasını amaçlayan vesayetçi odakların, halkın geniş kesimlerine ve siyasi temsilcilerine yönelik kaba-saba gerçekleştirdikleri bir operasyonudur.” dedi. 

TEMEL AMAÇ NEYDİ?

Dr. Küçük, 28 Şubatçıların temel amacının, demokratik cumhuriyetin yerine, vesayetçi antidemokratik bir cumhuriyeti ikame etmek olduğunu da sözlerine ekledi. 

1994 MAHALLİ SEÇİMLERİ 

Dr. Küçük, 1994’de mahallî idareler seçimlerinde, Refah Partisi üyesi olarak, İstanbul’da Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ankara’da  Melih Gökçek’in Belediye Başkanı seçilmeleri, 28 Haziran 1996 günü Necmettin Erbakan’ın başbakanlığında koalisyon hükümetinin kurulması, otoriter, militan, dışlayıcı laik cumhuriyetçi kesimleri aşırı derecede hazımsızlığa ve reddiyeci tutuma sevk ettiğini hatırlattı. 

TEMEL FELSEFE İLE ÇELİŞEN KARAR!

28 Şubat günü toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda, Refahyol’un temel felsefesi ile tamamen çelişen kararlar alınarak hükümete dayatma yapıldığını söyleyen Dr. Küçük, sözlerine şu satırları ekledi, “MGK’da kabul edilen “Rejim Aleyhtarı İrticai Faaliyetlere Karşı Alınması Gereken Tedbirler” başlıklı metin her halükârda mutlak manada tatbik edilmesi gereken ve hatta neredeyse Anayasa’dan da üstün hale getirilen bir metne dönüştürüldü.”

REFAHYOL HÜKÜMETİNİN YIKILMASINI SAĞLADILAR

Dr. Küçük, 28 Şubatçıların, hükümetin MGK’da alınan kararları tam olarak tatbik etmeyeceği kanaatinde oldukları için, 18 Haziran 1997 günü kaba saba tehdit ve baskılarla Refahyol hükümetinin yıkılmasını sağladıklarını anımsattı.

MUHTAR BİLE OLAMAYACAK ŞEKİLDE SİYASETEN YASAKLANDI!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 1997 yılında Siirt’te okuduğu bir şiir sebebiyle, TCK’nin 312. maddesi uyarınca 10 ay hapis cezasına mahkûm edildiğini hatırlatan Dr. Küçük, şunları söyledi, “26 Mart günü cezaevine gönderilerek belediye başkanlığı görevi sonlandırıldı ve bir daha muhtar bile olamayacak şekilde siyaseten yasaklandı. Bu ceza, tamamen hukuka aykırı bir şekilde verildi.”

KAMU KURUMLARINDA BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI

Başta her türlü eğitim kurumları olmak üzere tüm kamu kurumlarında başörtüsü yasaklandığını aktaran Dr. Küçük, “Bu yasaklama, hukuk alt üst edilerek yapıldı. Anayasaya göre temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlanabilir (Md. 13) Eğitim ve öğretim, kamu görevine girme ve din ve vicdan hürriyetinin sınırlanması mahiyetinde olan bu yasaklamalar Bakanlar Kurulu kararı ve genelgeler yoluyla ile yapıldı.” dedi. 

İRTİCA YAFTASI KEYFİ GEREKÇELERDİR

Dr. Küçük, binlerce insanın, eğitim ve öğretim haklarından ve kamu görevlerinden mahrum edildiğini dile getirerek, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Bu mahrumiyetlerin sebebi; hukuk dışı şiddet eylemleri değil, darbecilerin kurguladıkları seküler kalıba girmeyen dindarlıkları ve inançlarına uygun yaşamalarıdır. İrtica yaftası, bu hak mahrumiyetlerinin keyfi gerekçeleridir. Bu hak mahrumiyetlerinin hukuk devleti ve insan haklarına dayalı demokratik cumhuriyetle uyumluluğu yoktur.”

15 TEMMUZ HAİN DARBE GİRİŞİMİ

15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’nin, 28 Şubat darbecilerinin zihniyetini sürdürmeyi amaçlayan, Amerika güdümlü bir darbe teşebbüsü olduğunu vurgulayan Dr. Küçük, “Bazı siyasi çevreler, hala 15 Temmuz ihanet kalkışmasına sahip çıkmayı sürdürüyorlar. ‘Kontrollü darbe’, “Asıl darbe 15 Temmuz değil, 21 Temmuz’da (OHAL ilan günü) yapıldı’, ‘15 Temmuz’da milyonlarca mağduriyetler yaşandı’ diyenler, 28 Şubat zihniyetinin temsilcileridirler.” diye konuştu. 

28 ŞUBAT ZİHNİYETİNİ TAŞIYANLAR

28 Şubat zihniyetini taşıyanların, başta CHP olmak üzere bazı partilerde varlıklarını sürdürmekte  olduklarını aktaran Dr. Küçük, şunları söyledi,  “Orduda da bu zihniyete sahip olanlar vardır. Ama orduda genellikle gizlilik ve örtülülük esas olduğu için, bu kesimin sayısını kestirebilmek zordur.”

KURUMSAL VE NORMATİF YAPIDA DEĞİŞİKLİKLER

Dr. Küçük, gerek Anayasa değişiklikleri, gerekse kanuni düzenlemelerle askeri vesayeti güçlü kılan kurumsal ve normatif yapıda çok köklü değişikliklerin yapıldığını hatırlatarak, “Şu anda, askeri bürokrasinin üst kademesinin, büyük ölçüde TSK’nın demokratik zeminde sahip olması gerekli misyonla uyumlu olduğu söylenebilir.” şeklinde konuştu. 

YENİ ANAYASA ŞART!

28 Şubat benzeri hukuk dışı bir kalkışmanın tekrardan yaşanması ihtimalinin, büyük ölçüde ortadan kaldırılabilmesi için, cumhuriyetin demokratik zeminde halkın bağrında kökleşmesini sağlayacak yeni bir anayasanın yapılması gerektiğinin altını çizen Dr. Küçük, “Bu anayasa yoluyla, demokratik cumhuriyeti kuran anayasayla bütünleşen halkın büyük ekseriyetinin, anayasal düzene sahip çıkmaları neticesinde, darbeciler bir daha darbe yapamaz noktasına gelebilecektir.” dedi. 

ZAFİYET İŞTAH KABARTIR!

Demokratik cumhuriyete sahibiyet bilincinde meydana gelebilecek her bir zafiyetin, darbecilerin iştihasını kabartacağını aktaran Dr. Küçük, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Buna fırsat verilmemesi gerekiyor. Artık darbe yapma ümidi kalmayanlar, kendilerini demokratik cumhuriyete mecbur hissetme noktasına geldiklerinde, darbelerin yapılma ihtimali oldukça zayıflayacaktır.”

Muhabir: GÖKHAN EREK