Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu vatan hainleri, 15 Temmuz 2016 tarihinde halkın özgür iradesiyle seçtiği iktidarı devirmek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın canına kastetmek için başta Gazi Meclis olmak üzere tank ve silahlarla vatandaşa kurşun yağdırdılar. Ömer Halis Demir ile silah arkadaşları gövdesini siper edip darbenin seyrinin değişmesi için kahramanlık destanı yazdı. Halk ve yönetim ise canı pahasına mücadele etti. Ancak o acı ve kanlı gecede 251 vatan evladı şehit olurken; 2700’den fazla gazimiz oldu.
Darbeler tarihine ‘Halkın Direniş Hamlesi'ni kazandıran Türkiye, birçok ülkeye de ilham oldu. Ülkelerinde antidemokratik müdahalelere tepki göstermeye çıkan halklar, Türk bayrakları ile eylem yaptı.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın da 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’nin Türkiye’de gerçekleşen diğer darbelerden en belirgin özellikleri ve halkın bilinç ve birlik ruhuna katkılarını Aslında’ya değerlendirdi.
“ÇOK YÖNLÜ VE ÇOK AKTÖRLÜ OLAYLARDIR”
Türkiye’de Osmanlı’dan beri devam eden bir darbecilik geleneğinin olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın, “Detaylı incelendiğinde fark edilir ki darbeler; çok yönlü ve çok aktörlü olaylardır. 27 Mayıs 1960’daki darbe, bir yönüyle Türkiye’de bürokrasinin geleneksel olarak elde ettiği devlet iktidarını seçilmiş aktörlerle paylaşmama refleksini yansıtıyordu.” şeklinde konuştu.
“DARBE İKTİDARI VE DARBECİLİĞİN TOPLUMDA SÜREKLİLİĞİ İSTENMEZ”
Prof. Dr. Akın, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e sürekliliği takip edilen kültürel bölünmenin, Türk Demokrasi Tarihi’nde önemli bir gerilim hattını temsil ettiğini anımsatarak, şunları kaydetti, “12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 tarihlerinde gerçekleşen darbe ve muhtıraların bu gerilime dayanan yönleri vardır. Bu müdahaleler, toplumun bazı kesimlerinde destek bulsalar da darbe iktidarı ve darbecilik toplumda sürekliliği istenen şeyler değildir.”
TEPKİ GÖSTERİLMEYECEK DİYE EMİNLERDİ
Prof. Dr. Akın, 15 Temmuz 2016’da başarısız olan darbe girişiminde de bürokrasiye sızma ve o alana hakim olma anlayışıyla hareket eden bir örgütün karşımıza çıktığının altının çizerek, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Bu örgüte mensup olanlar ve darbenin beyin takımının daha önceki darbe tecrübelerinin aynıyla yaşanacağına inandıkları anlaşılıyor. Yaşananlar, darbecilerin halkın ya da herhangi bir kuruluş içinden grupların kendilerine tepki göstermeyecekleri konusunda kendilerinden emin olduklarını yansıtıyor.”
15 TEMMUZ’UN EN ÖNEMLİ AYIRT EDİCİ ÖZELLİĞİ NE?
15 Temmuz’un en önemli ayırt edici özelliğinin, halkın darbeye izin vermemesi ve bu amaç için mücadele ederek kendi iradesi için sokağa çıkması olduğunu belirten Prof. Dr. Akın, “Darbecilere karşı gösterilen tepkiler, darbenin başarısız bir şekilde sonuçlanmasında kritik rol oynamıştır. 15 Temmuz’u Türk demokrasi tarihi açısından en önemli olaylardan ve dönüm noktalarından biri olarak kabul etmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“TANKLARI ALKIŞLAYAN VE BAŞARILI OLMASINI İSTEYENLER DE OLDU”
Prof. Dr. Akın, 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’nin toplumdaki bilinç ve birlik ruhuna katkıları hakkında da değerlendirmelerde bulundu.
Prof. Dr. Akın, darbe girişimi başladığında belli yerlerde tankları alkışlayanların ve darbenin başarılı olmasını bekleyenlerin olduğunu da unutmamak gerektiğini vurguladı.
15 TEMMUZ’DA HANGİ ANLAYIŞ GÜÇLENDİ?
Darbe destekçilerinin genele kıyasla az olduğunun da rahatlıkla söylenebileceğini ifade eden Prof. Dr. Akın, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Darbe girişiminin yaşanmasının ardından darbe karşıtı bir uzlaşmanın toplumun geneline hakim olduğu gerçeği hem sokaklara yansıyan havada kendini göstermiştir hem de kamuoyu araştırmalarına yansımıştır. Bu nedenle seçilmiş, meşru bir iktidarın demokraside yine seçimle iktidarda kalabileceği ya da iktidarını kaybedebileceği anlayışının daha da güçlendiği tespit edilebilir. Bu anlayışın güçlenmesi, Türkiye’de darbe yapmak isteyenlerin ciddi bir toplum engeliyle karşılaşacaklarını da göstermiştir.”
“TOPLUM FARKLI İNANÇ VE GRUPLARDAN OLUŞUR”
Prof. Dr. Akın, toplumun, farklı inanç ve görüşlere sahip insanlardan oluştuğunu hatırlatarak, “Tek bir fikir ya da yorum temelinde tamamen homojen bir şekilde örgütlenmiş bir toplumun olması mümkün değildir.” dedi.
“BAŞLI BAŞINA BİLİNÇ VE ORTAK İLKE OLARAK KABUL EDİLMELİ”
Prof. Dr. Akın, 15 Temmuz konusunda ya da sonraki süreçle ilgili farklı yorumlar yapılsa bile; 15 Temmuz’un, darbeci zihniyete sahip olanlara verdiği dersin kendisinin; başlı başına bir bilinç ve ortak ilke olarak kabul edilebileceğini ve bu yaklaşımın da çok değerli olduğunu da sözlerine ekledi.