15 Temmuz Hain Darbe Girişimi'nin 8'inci yıldönümü nedeniyle anma törenleri yapılırken; toplumun farklı kesimlerinden de anma mesajları ve açıklamalar gelmeye devam ediyor.

Diriliş Postası ve Aslında Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merve Şebnem Oruç da NTV ekranlarında yaptığı değerlendirmede 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını, en kritik anları, darbecilerin amacı, Türksat’a yapılan baskının durdurulmasının önemi, üzerine ateş FETÖ’cü Mithat Aynacı hakkında dikkati çeken açıklamalarda bulundu.

15 Temmuz 2

TANKLARIN VATAN CADDESİ’NE GİRİŞİ

Merve Şebnem Oruç, 15 Temmuz 2016 gecesinden aklında kalan en zor ve kalıcı görüntü  ilgili yaptığı açıklamada, “Dile kolay 8 yıl geçti.  Özellikle iki şey var. O gece 4 ayrı yere gittim İstanbul'da.  Bir tanesi Vatan Caddesi'nden bir görüntüydü.  İlk tankları gördüğüm andı, herhalde  unutamayacağım an.  Oturdum çay bahçesine çocuklar ter içinde koşarak girdiği anda “Evet darbe oluyor”u hissettim. Elbette sosyal medyadan biz de okuduk, sağa solu arayıp teyit etmeye çalışıyoruz “Bir şey oluyor ama nedir?” bu sorunun cevabını ter içinde koşa koşa gelip “Tanklar Vatan Caddesi”nde diyen çocuklarla beraber herhalde anladık. 200 metre falan aşağıya doğru yürüdüm yanımda da arkadaşlarım var kadın olduğum için “Sen gelmesen mi acaba?” diyorlar ama  gazetecilik de insanı biraz kışkırtıyor.  Elimde telefonum indim, henüz 40-45 kişi vardı Vatan Caddesi'nde.” şeklinde konuştu.

“DİZLERİMİN BAĞININ ÇÖZÜLDÜĞÜNÜ İLK O ANDA HİSSETTİM”

Vatandaşların, FETÖ’cü hainlerin Vatan Caddesi'ndeki Emniyet Merkezi’ne ulaşamasınlar diye araçları çapraz bir şekilde koyduklarını hatırlatan Oruç, şunları kaydetti, “Tankların üzerinden de  havaya caydırıcı ateş ediliyor.  Dizlerimin bağının çözüldüğünü ilk o anda hatırlıyorum. Çok ürkütücü 6 tane arka arkaya devasa tankı görmek.  insanların öfkesi, sizin öfkeniz hem gazeteciliğin verdiği  bir dürtü var ama bir de vatan var.  Sadece habercilik değil aynı zamanda oranın bir ferdisinizde.  ikisini birden yaşıyor olmanın verdiği bir şey var elbette.”

15 Temmuz 5

“ÜZERİME ATEŞ EDEN BİR ASKER DEĞİLDİ”

Oruç, Vatan Caddesi’nde iki, iki buçuk saat geçirdiğini belirtip, “Üzerime de  ateş edildi.  Bana ateş eden adamın kim olduğunu bilmiyordum ama çok sorguladım;  “Nasıl bir FETÖ'cüdür, nasıl buraya yerleşmiştir,  askerin içerisine nasıl bu kadar saklanmıştır,  nasıl kendi insanına ateş eder?” diye. Ertesi gün kim olduğunu öğrendim, bir asker değildi bana ateş eden adam Mithat Aynacı isimli bir polis memuru. 17/25 Aralık'tan sonra 2014'te görevden alınan polislerden bir tanesi. Ertesi günkü kamera kayıtlarında gördük. Sivil kıyafetle tankın içerisine giriyor,  kamuflajları giyiyor, beline tabancasını koyuyor, eline tüfeğini alıyor ve vatandaşa ateş edebiliyor.  Bunun bir askeri darbe değil, FETÖ'cü darbe olduğunu en net  göstergelerinden bir tanesidir  Mithat Aynacı.  Biraz daha geriye gittiğimde onun kim olduğunu ve neler yaptığını kurcaladığımda Gezi Olayları sırasında Taksim Meydanı’nda insanlara korkunç bir şekilde gaz sıkanlardan, emir verenlerden biri olduğunu ve bu sebeple sonrasında terfi ettirildiğini de  anladım  ve öğrendim.  O yüzden o 3-4 yıl darbeye adım adım giden süreçteki o taşların nasıl döşendiğini de,  kimlerin neler yaptığına dair önemli bir örnekti.” ifadelerini kullandı. 

DARBE DEĞİL İŞGAL GİRİŞİMİ

Oruç, sinema izlemeyi ve özellikle de aksiyon filmlerini çok sevdiğini belirterek, “Ama hiçbir filmde herhalde benzeri bir sahne görmemişimdir. Saraçhane Meydanı’na girdiğim  an  sela sesleri bir yandan,  bir yandan itfaiye de var parkın hemen yanında oradan gelen siren  sesleri  ve hiç arkası kesilmeyen ateş eden askerlerin, tüfeklerinden gelen sesler ben o anı bir darbe girişimi değil bir işgal girişimi gibi hissettim. öyle bir sahne ki parkın içerisindeyim sağ tarafında İBB var, insanlar yaralıları taşıyorlar oluk oluk kan akan insanlar bir yandan getiriliyor, bir taraftan da yaşlı amcalar, genç çocuklar gidip orada abdest alıyor.  O sahneyi tarif etmek de çok zor. Anlatırken tüylerim hala  diken diken.  Öyle yüzlerce sahne var anlatmak çok zor." ifadelerine yer verdi.

15 Temmuz 3

DARBECİLERİN AMACI NEYDİ?

Darbe girişimi ve darbecilerin amacı ile de değerlendirmelerde bulunan Oruç, “Darbe girişiminin, Fetullahçı Terör Örgütü’nün geçmiş yıllardaki önceki yapılanmasına da bakarsak iktidar değişikliği hedeflediklerini çok düşünmüyorum. Nihai amaçlarının iktidar değişikliği olduğunu düşünmüyorum.  Çünkü örgüt devlet içerisinde  bir yapılanmayı  mükemmel hale getirip hissettirmeden, çaktırmadan gerçekleştirmeyi amaçlayan ve bu yüzden her yere sızmayı askeri olsun, yargı olsun, emniyet olsun, hepsini başarmayı amaçlamış. 2010 referandumunun olduğu yıl bir FETÖ'cü ile sosyal medyada atışmamızda şöyle bir şey söylemişti ‘Ülkeyi kim yönetirse yönetsin, bizi ilgilendirmez. Biz devleti yönetmek istiyoruz.’  Bu bence çok belirleyici bir şeydi. Devletin içerisine sızıp, yurt dışındaki müesses nizamların yapısını falan biz “Paralel devlet” diyoruz ya onun mükemmel işleyen bir halini ve tabiri caizse “kukla” haline getirmekti siyasetçileri.” dedi. 

Erdoğan'a Manas Nişanı: İsrail'e karşı güçlü duruş sergilemeliyiz Erdoğan'a Manas Nişanı: İsrail'e karşı güçlü duruş sergilemeliyiz

KIRILMA NOKTASI İTİRAFLARDAN ANLAŞILIYOR

Oruç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem başbakanlığı hem de cumhurbaşkanlığı sürecinde  FETÖ’cülerin yolunu tıkadığını söyleyip sözlerini şu şekilde sürdürdü,  “Özellikle Suriye’de yaşanan savaşta  devletin takındığı tavır ve onların söyledikleri,  daha önce çözüm sürecinde hatırlayın sonrasında PKK ile yan yana, kol kola yürüdüler ama ‘Çözüm Süreci’ni en başta karşı çıkanlardı. Amerika ile ilişkiler olsun Türkiye'nin çizgisinin Avrupa'dan yer yer kendi çıkarları doğrultusunda ayrılmasındaki memnuniyetsizlikleri olsun,  ya da 2009 yılındaki Mavi Marmara saldırısına gidin. O zamanki devletin, İsrail'e karşı tutunduğu politikayı hatırlayın, Fetullah Gülen'in söylediklerini hatırlayın, başka bir şey amaçlıyorlardı ve buna mecbur kaldılar.” Özellikle de 17-25 Aralık ile yargı ve emniyetten teker teker sökülmeye başlayan Fethullahçılar ve devletin artık onların varlığından bu kadar haberdar olması ve MGK bildirilerine kadar giriyor olması, onlarla mücadelenin devletin önemli alanlarından  güvenlik konularından bir tanesi haline gelmesi artık bir mecburiyet haline getirdi.  Yani örgüt aslında buna zorlandı.  Hatta belki de son dönemdeki analizlerden de okuyoruz örgüt mensuplarını da iknaya da zorlanmış.  Çünkü yıllarca biliyorsunuz kendileri önceki vesayet düzenini, önceki darbelere karşı bir yüze sahipken; bir anda bir anda buna mecbur kıldı.  ‘Ya biz ya onlar’ı dayatmak zorunda kaldılar.  Hatta yer yer tehditleri de kullanmış ki “Bu bizim artık var oluş sebebimiz, meselemiz’ diyerek onları da ikna etmiş.  Herhalde kırılma noktası da itiraflardan anlıyoruz.  Pensilvanya'da yaşananlarda  özellikle Fethullah Gülen'in yeğeninin söylediklerinde  ‘darbe olacağını biliyordu ama saat üçte olmasına  şaşırdı’ gibi bazı ifadeler var.  Oradaki itiraflardan gelen.” 

GECE 3’TE OLSAYDI NE OLURDU?

Darbe Girişimi’nin gece saat 3'te olması durumunda ciddi bir kalabalığın uyanıp sokağa çıkmasının mümkün olup olmayacağını ifade eden Oruç, “Çünkü kırılma anı, sokakta da olduğum için Cumhurbaşkanı’nın hitap edebilmesi halka. Evet sosyal medyayı, FaceTime kullandı ama o sosyal medyaya yine aracılık eden geleneksel medyaydı.” diye konuştu. 

TÜRKSAT’A YAPILAN BASKININ DURDURULMASI NEDEN ÖNEMLİ?

Oruç, 15 Temmuz Gecesi en kritik durumlarla ilgili de şunları söyledi, “MİT'e giden o itirafçı, yine Türksat’a yapılan baskının durdurulabilmesidir.  Çünkü Türkiye’nin  iletişim altyapısına  bir şekilde saldırılabilmiş olsaydı, Medya duruşunu, darbe karşıtlığını sergileyemeyecekti ve bu haberleri sokağa veremeyecekti. Vatandaş belki de ‘Sokağa çıkma yasağı var, gerçekten başarılı oldular’ diye düşünebilecekti.”

Kaynak: Gökhan Erek - Aslında Gazetesi