Türkiye'ninki gibi bir coğrafi konuma sahip olmak hem çok büyük bir avantaj hem de bazen dezavantajdır. Türkiye, her daim hem Orta Doğu'nun karmaşasından etkilenmemek, hem de Avrupa'nın kurnazlığıyla baş etmek için etkili bir denge politikası izlemek zorundadır.

Asya ve Avrupa arasındaki köprü görevi Türkiye'yi eşsiz kılar. Ancak Türkiye ne tam anlamıyla Avrupalı ne de Asyalıdır. Türkiye özgündür, bir harmandır, dostu için güvence, düşmanı için bulmacadır.

Türkiye'nin son yıllarda başarıyla kullandığı yumuşak ve sert gücü onun dünya sahnesindeki yerini sağlamlaştırdı. Bugün, dünya, karşısında dik duruşlu, "ben de buradayım, benim de söz hakkım var" diyen bir Türkiye görüyor. Öyle ki Türkiye'ye yakın veya uzak bir coğrafyada herhangi bir kriz yaşandığında bugün bütün gözler artık ülkemize çevriliyor.

Batı gibi Batı’ya rakip ülkelerle de yakın

Soğuk Savaş sonrası kurulan dünya düzeninde, Batı, dünyadaki hegemonyasını güçlendirdi. Günümüzde, AB ve NATO, başta Rusya ve Çin olmak üzere kendilerine tehlike olarak gördükleri rakip ülkelerin dünyadaki nüfuzunu kırmak için ellerinden geleni yapıyor. Türkiye bu rekabeti kendi lehine çevirirken, bu durum, bazen kendisi için olumsuz sonuçlar da doğurabiliyor.

Türkiye, Çin'in yeni İpek Yolu projesi olan "Kuşak ve Yol" projesi çerçevesinde özel bir öneme sahip. Rusya açısından bakıldığında, Türkiye, Moskova'nın asla kaybetmek istemeyeceği bir ortağı ifade ediyor. Batı dünyasına gözler çevrildiğinde, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye, aynı zamanda, Avrupa Birliği’ne de aday ülke konumunda.

Kısaca, bütün taraflar için "vazgeçilmez" olan Türkiye sık sık tarafını seçmeye de zorlanıyor. Rus S-400’leri satın alması gerekçesiyle, ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı yaptırım bunun en somut kanıtı.

Türkiye bir dünya savaşını engelleyebilir

Türkiye’nin "vazgeçilmezliği" her ne kadar bazen başına bela olsa da, bu özelliği bugün onu diğer bütün ülkelerden değerli kılıyor. 2022 yılına birkaç gün kala, yakın coğrafyada yeni krizler baş gösteriyor. Bir yandan Bosna-Hersek'te Sırp ayrılıkçılığı körükleniyor, diğer yandan Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilim tırmanıyorken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duyulan güvenin de etkisiyle herkes sorun yaşanan ülkeler arasında Türkiye’nin arabuluculuk yapmasını bekliyor.

Türkiye ise, "denge" kurmaya devam ediyor. Rusya ile stratejik bir ortaklık kurmasına rağmen Karadeniz’de çok güçlü bir Rusya istemediği için Ukrayna’yı da destekliyor. NATO’ya üye olmasına rağmen Rusya’dan da hava savunma sistemi satın alıyor ama Rusya’nın tepkilerini göze alarak Ukrayna’ya da SİHA satıyor.

Özetle, Türkiye olmak, ince bir ip üstünde yürümeyi, cambazlık hünerleri sergilemeyi gerektiriyor. Hem kendisinin hem karşı tarafın çıkarlarını gözeterek, kırmadan dökmeden, aklıselimle hareket etmek, bugün Türkiye’nin dış politikasının başarı formülünü oluşturuyor. İşte bu yüzdendir ki bölgesel çatışmaların artış kaydettiği bir dünyada Türkiye büyük çaplı bir savaşı engelleyecek diplomatik gelenek ve kudrete sahip.