Türkiye’deki seçim sonrası gelişmeler, PKK/DEM’in aldığı pozisyon, yöntem olarak terörü benimsemiş sol örgütlerin çığırtkanlıkları, doğrusunu isterseniz 1 Mayıs’la ilgili ciddi şekilde endişelenmeme neden olmuştu.

Zira anılan süreçte tüm bu örgütler ikinci bir ‘Gezi’ hayali kurduklarını gizlemiyor, her vesile ile bir kalkışmanın hazırlığı içinde olduklarını ihsas ettiriyorlardı.

Bütün bunlara CHP’nin de ‘Taksim’e yürüme’ kararı eklenince tedirginliğim daha da arttı.

Bulunduğum her platformda bu endişemi “aman ha dikkat” ünlemiyle dillendirdim ve yetkililerin dikkatini çekmeye çalıştım.

Esasen 1 Mayıs günü bu hassasiyetimde ne denli haklı olduğum görüldü…

Siz bakmayın korktuğumuz şekilde bir eylemler zincirinin gerçekleşmemiş olmasına…

Provokatörler ve arkalarındaki güç, ellerinden gelen her şeyi yaptılar ama güvenlik kuvvetleri, benzer bir endişeyi ve hassasiyeti taşıyan İçişleri Bakanı’nın kesin talimatı üzerine insanüstü bir sabırla bu melun oyunu bozdu.

Bu tür hadiselerde eylemler birbirini tetikleyecek bir mahiyette planlanır.

En küçükten en büyüğe doğru bir sıra izlenir ve hedeflenen noktaya üstüne koya koya ilerlenir.

Bütün bu süreçlerde güvenlik kuvvetlerinin uygulayacağı şiddet medya eliyle ve hayli abartılı bir şekilde topluma yansıtılır ve en vurucu eylemin meşruiyet vasatı sağlanır…

İşte güvenlik güçleri bu oyunu bozdular.

Ne pahasına peki?

Dünyanın hiçbir ülkesinde kolluk kuvvetlerinin göstermeyeceği bir sabrı göstererek…

Ne Amerika’da ne Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde İstanbul’da yaşananlara benzer bir manzara göremezsiniz.

Böylesine sağduyulu ve çelik gibi bir irade ile mukavemet, görülmüş şey değildir…  

Aslında karşı önlemler çok öncesinde alınmıştı.

Sahayı karıştıracak ajan-provokatörler 1 Mayıs’tan önce sessiz sedasız etkisiz hâle getirildi.

Planlanan sıralı eylemlerin irtibat noktaları kontrol altına alındı ve nihayetinde herkesin büyük bir öfkeyle izlediği ‘sabır’ aşamasına gelindi.

İşçiyle, emekçiyle, hak-hukukla zerre kadar alakası bulunmayan bindirilmiş kıtalar işte bu duvara tosladı.

Polise yönelik tüm provokatif saldırılar, şiddeti çağrıştıracak en küçük bir karşılık sergilenmeden göğüslendi.

Bunun üzerine amaçlarına ulaşamayacaklarını anlayan saldırganlar, gemi azıya aldılar ve toplum nezdinde güvenlik güçlerini acze düşmüş gibi gösterebilmek için rezil bir yöntem izlediler.

Bütün bu aşağılık taktiklere rağmen duvar yıkılmadı ve büyük bir bela, çirkin yüzünü gösterme imkânı bulamadan savuşturuldu.

Bunun için başta Sayın İçişleri Bakanı olmak üzere tüm güvenlik güçlerini tüm içtenliğimle tebrik ediyorum. Allah hepsinden razı olsun.

Türkiye’yi karıştırmak için işçiyi, emeği, alın terini, hak ve hukuku vicdansızca istismar edenlerin, bu saydığım unsurlar ve değerlerle uzak yakın bir ilişkisi yoktur ve hiçbir zaman olmadı.

Tersi olsaydı eğer, çok değil daha bir ay önce Beşiktaş’taki bir eğlence mekânının tadilatında çıkan yangın sonucu vefat eden 29 emekçi hatırlanır; mesullerinden, o mazlum insanların cinayetinin hesabı sorulurdu 1 Mayıs vesilesiyle…

Hep birlikte gördük ki böyle bir dertleri yoktu ve mezkûr facianın sorumluları kendi yandaşları olduğu için yaşama hakları ellerinden alınan insanları ‘anmak’ suretiyle dahi olsun dikkate almadılar.

Allah, Türkiye’yi bu apaçık düşmanın şerrinden muhafaza buyursun ve ülkemize büyük geçmişler olsun…